11 Aralık 2009 Cuma

[Dostluk Girdabi] - Kuma! aman dikkat...

 

 Kuma!

 Mahmûre Hanım kapıdan çıkarken yeniden pimpiriklendi.
 Ayakkabılarını bile giymişken kapıdan döndü, tekrar
 içeri girdi; pencereleri iyi kapatıp kapatmadığını
 gözden geçirdi, sonra ütünün prizine baktı.
 Havagazı vanasını kontrol etti, banyo musluklarına
 baktı. En son olarak da mücevherlerini sakladığı yere
 doğru kaçamak bir bakış attı.
Herşey yerli yerinde ve normal görünüyordu. Kapıyı
 çekti, aşağıdan yukarıya doğru sıralanmış üç
 ayrı yale kilidi teker teker sonuna kadar kilitledi.
 Annesinin öğrettiği duayı okudu, sağına soluna
 üfledi.
 
 Manavın önünden geçerken tezgâhtaki incir dikkatini
 çekti. Gün misafirliğine giderken incir götürmesi
 doğru olmazdı ama bu incir kaçırılacak gibi
 görünmüyordu. Bir buçuk kilo kadar elleriyle seçip< /B>
 kesekağıdına itina ile yerleştirdi ve Manav
 Muzaffer'in buzdolabına koydurdu. Parasını peşin
 verdi. Dönüşte alacaktı.
 
 Dolmuş durağında sıra vardı fakat fazla beklemedi. 20
 dakika sonra gün oturması yapılan eve ulaşmıştı bile.
 Her zamanki gibi Alman usûlüyle civardaki dönerciden adam
 başına bir porsiyon döner, salata ve ayran
 ısmarladılar; ev sahibi Cavidan hanım kakaolu kek
 yapmıştı. Yediler, içtiler, konken oynadılar, biraz da
 -Allah affetsin!- dedikodu yaptılar.
Yapmasalar olmazdı; dayanılır gibi değildi. Falan
 hanımın mütayitlik yapan beyi, üzerine ikinci hanım
"Ben bu kadınla aynı evde oturmam; defolsun gitsin
 evimden" diye kocasıyla kavga etmişti; bütün
 mahalle şahitti. Rezalet olmuştu.
Bu erkeklere güven olmuyordu; biraz eli para tutan hemen
 evini, arabasını, hanımını yedeklemeye bakıyordu.
 Dikkatli olmak lazımdı...
 
 -Bir imam nikahı kıyınca hemen ikinciyi alabilirim
 sanıyorlar, diye öfkeyle homurdandılar, sonra -her biri
 teker teker- kendi eşlerinin ne kadar halim-selim, ne kadar
 uyumlu, ne kadar sevecan ve şefkat dolu, ne kadar
 kendilerine bağlı ve itaatkâr olduğunu hatırlayıp
 rahatladılar; bu hususta konuşmak arzularını, "Ayol
 nazar değer!" endişesiyle bastırıp filancaların
 sünnet düğününde takılan takılar, felan dizide
 falanca karakterin aslında nasıl bir insan olduğu gibi
 konulardan bahsederkeen. ...
 
 Derken Muhmûre'nin içine kor gibi bir şey düştü;
 bir fikir, bir endişe, bir şey...
Balkon kapısını kapattığından emindi; peki balkona
 açılan pencereyi de kapatmış mıydı? O pencere açık
kalmışsa, kapıyı kapatmanın bir anlamı kalmayacaktı
 çünkü. Ev dördüncü kattaydı ama olsun; şimdiki
 hırsızlar "çita maymunu" gibi evlerin yüzünü
 tırmanabiliyormuştular...
 
 Saatine baktı, henüz erkendi fakat bir mazeret uydurup
 çantasını kavradı. Herkesle alelacele teker tekep
 öpüşüp gün parasını da teslim ettikten sonra sokağa
 çıktı. Geçen ilk taksiyi çevirdi, o telâş ile
 manavın önünden geçerken tarttırdığı incirleri
 almayı bile unuttu; halbuki incirler dolapta buz gibi,
 kütür kütür olmuşlardı. Eve yaklaşırken apartmanı
 dışardan gözüyle kontrolden geçirdi. Sıradışı bir
 şey görünmüyordu.
 
 Kapıyı açarken "Bizim bey erkenden mi geldi
 acaba?" diye bir hisse kapıldı; çünkü giderken
 üç defa çevirdiği kilitler, şimdi bir çevirmede
 açılıvermişti, "Hayırdır inşallah" dedi
 içinden. İçeri girdi, ayakkabısını çıkarırken
 salonda namaza duran karaltıyı farketti birden...
Korkmak aklına bile gelmedi, sadece merak, dehşetli bir
 merak...
 
 Daha önce görmüşlüğü yok; esmerce, başı namaz
 örtüsüyle örtülü orta yaşlı bir hanım, herhalde
 seccadelerin yerini bilmediği için halının üstüne
 duruvermiş.
 Kıbleyi de tam tutturamamış. Kimdir bu yahu, kocasının
 köydeki akrabalarından biri mi, kızının
 tanıdıklarından mı, eski temizlikçilerden biri
 olmasın?
 
 Evde başka kimse var mı diye öteki odaları hızla
 dolanıyor; kimse yok. Yüreği kalkıyor; yumruk gibi bir
 şey mide boşluğundan göğsüne doğru yükselip
 tıkıyor sanki orayı. Namaz kılan kadın ise neredeyse
tâdil-i erkânın bütün hususlarına riayet ederek ağır
 ağır namazını kılmakta.
 
 Acaba bir çay mı koysam diye geçiyor içinden; biraz
 sonra selam verecek nasıl olsa...
Selam veriyor; önce sağa sonra sola. Sonra iki elini
 açıp kısa bir dua ediyor, elini yüzüne sürüyor.
 Gözgöze geliyorlar.
-Allah kabul etsin; hoşgeldiniz, kusura bakmayın
 tanıyamadım sizi?
Namaz kılan kadın mahcup bir tavır takınıyor,
 "Bilmem ki nasıl söylesem" dolaylarında bir
 ifâde ile konuşuyor,
 
 -Ben sizin bilginiz var zannediyordum; bana öyle
 söylemişti çünkü. Haberiniz olmadığını bilsem
 önceden telefon ederdim. Hani yarın gelir yerleşirsin
 deyince, ben de sizin bilginiz vardır diye...
 
 -Kimsiniz ayol, neden bahsediyorsunuz siz, içeriye nasıl
 girdiniz sahi?
-Anahtarı o verdi, sizin haberiniz olduğunu söyledi; ben
 kendisiyle konuştum, durumu izah ettim, rızasını aldım
 diye anlattı bana. Yoksa gelir miydim böyle. Çok özür
 dilerim, ben...
 
 -Kim verdi anahtarı, kimden bahsediyorsunuz?
-Necmettin, yani Necmettin Bey...
-Necmettin mi; size anahtar mı verdi? Bana bir şey
 söylemedi ama; ne demek istiyorsun sen kadın?
-Necmettin Bey bana üç ay evvel nikah kıydı; beraber
 yaşıyoruz, bildiğinizi sanıyordum; dün de eve
 taşınabileceğimi söylemişti. Birkaç parça eşyamı
 alıp geldim ben de, işte görüyorsunuz.. .
 
 Kadın artık dinleyemedi, kalbi de ritmini
 şaşırmıştı zaten. Sakince koltuğa oturdu, elini
 başına dayadı, adeta fısıldar gibi bir sesle,
 

 -Şimdi pılınızı pırtınızı toplayıp buradan gidin,
 diye konuştu, "Gözümün önünden kaybolun; benim
 birşeyden haberim yok. Necmettin denilecek adam bana bundan
 bahsetmedi. Şimdi buradan gidin ve bilin ki, benim cenazem
 çıkmadan siz bu evden bir daha içeriye adım
 atamazsınız. Necmettin olacak alçağa gelince, ona da bir
 çift lâfım var ama şimdi siz bir an evvel çıkın
 evimden lütfen, hatta hemen, hemen..."
 
 Ev sahibesinin sinir krizin e girdiğini gören
 kadıncağız, hemen kapı dibindeki irice bohçasını
 sağlamca bağladı; vestiyerin önündeki ayakkabısını
 giyip usulca kapıyı çekti. Yarım dakika sonra apartman
 kapısından çıkıp köşeyi dönerek gözden kaybolup
 gitti.
 

 Kadıncağız öylece oturduğu koltukta kalakaldı nice
 zaman. Daha sonra cep telefonundan kocası Necmettin'i
 aramayı akıl etti.

...
 Akşam üzeri karakolda, hırsızlık için girdiği
 evlerde yakalanacağını anlayınca namaza durup daha sonra
 "kuma" rolü oynayan kadın hırsıza dair öteki
 hikâyeleri de dinlediler.

__._,_.___
* Tiyatro, Gezi, Gurme ve Fotograf forumlarini ziyaret ettiniz mi?
http://forum.dostlukgirdabi.com/
* Sevdiklerinize ve dostlariniza eKart gönderin
http://ekart.dostlukgirdabi.com/
* ePosta adresiniz bounce (geri dönme) durumuna dustugunuzde ne yapabilirsiniz? Bakiniz http://www.dostlukgirdabi.com/content/view/11/25/

KURALLARIMIZ
1 - Gunde en fazla 3-4 eposta gönderiniz.
2 - Göndereceginiz eposta boyutunun 500 Kb'i gecmemesine özen gösteriniz..   
3 - Virus, truva icerebilen exe vs. uzantili dosya iceren, ahlak kurallarina uymayan ve reklam amacli gönderiler yayinlanmayacaktir.
4 - Gönderdiginiz epostalarinizda "<<< >>>>" gibi isaretlerin olmamasina özen gösteriniz, veya okunmasini daha rahat hale getiriniz.
5 - G�nderilen iletilerle ilgili sorumluluk gönderene aittir. Elestirilerinizi lutfen gönderene yapiniz.
6 - ePostaniz yayinlanmamissa mutlaka daha önce yayinlanmistir ya da grup duzenine uygun degildir.

Tesekkurler,
Dostluk Girdabi
http://www.DostlukGirdabi.com
.

__,_._,___

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder