30 Temmuz 2012 Pazartesi

[Dostluk Girdabi] - Amerika'dan bu anlamda farkımız kalmamış

 
__._,_.___
Recent Activity:
* Tiyatro, Gezi, Gurme ve Fotograf forumlarini ziyaret ettiniz mi?
http://forum.dostlukgirdabi.com/
* Sevdiklerinize ve dostlariniza eKart g�nderin
http://ekart.dostlukgirdabi.com/
* ePosta adresiniz bounce (geri d�nme) durumuna dustugunuzde ne yapabilirsiniz? Bakiniz http://www.dostlukgirdabi.com/content/view/11/25/

KURALLARIMIZ
1 - Gunde en fazla 3-4 eposta g�nderiniz.
2 - G�ndereceginiz eposta boyutunun 500 Kb'i gecmemesine �zen g�steriniz..   
3 - Virus, truva icerebilen exe vs. uzantili dosya iceren, ahlak kurallarina uymayan ve reklam amacli g�nderiler yayinlanmayacaktir.
4 - G�nderdiginiz epostalarinizda "<<< >>>>" gibi isaretlerin olmamasina �zen g�steriniz, veya okunmasini daha rahat hale getiriniz.
5 - G�nderilen iletilerle ilgili sorumluluk g�nderene aittir. Elestirilerinizi lutfen g�nderene yapiniz.
6 - ePostaniz yayinlanmamissa mutlaka daha �nce yayinlanmistir ya da grup duzenine uygun degildir.

Tesekkurler,
Dostluk Girdabi
http://www.DostlukGirdabi.com
.

__,_._,___

25 Temmuz 2012 Çarşamba

[Dostluk Girdabi] - Ramazan 1994 / Saraybosna

 

http://www.on5yirmi5.com/genc/yazar/emine-secerovic/ramazan-1994-saraybosna.i97898.html

Saraybosna’da savaş döneminde bile öyle ya da böyle Ramazan’ın keyfini yaşıyorduk. Daha doğrusu, düşmanın onu bizden almasına izin vermiyorduk. Bombalar düşüyor, her gün kayıplar artıyor ama, her Ramazan gününde de iftarı bekliyorduk.

93’te evimiz yıkıldıktan sonra başka daireye geçtik ve o dairede ne kapılar vardı, ne de koltuklar, masa vs. Ama misafir geri çevrilmez.

Birleşmiş Milletlerde görev yapan bir Fransız asker, savaşta insanların oruç tuttuğunu duymuş, şaşırmış ve bir iftar yemeğine eve katılmak istemiş. Bu isteğini de babama iletmiş ve babam da bize iftara davet etmiş.

O güne kadar geçen zamanda ufak tefek eşyamız olmuştu evde, bir iki eski koltuk, salonda ufak bir halımız vardı. Yemek masamız yoktu ama, bizim ailede zaten Ramazan’da iftarın yer sofrasında yapılması adeti vardı, onun için masaya gerek yoktu.

Fransız misafirimiz yanında bir tercümanla iftara az kala geldi, biraz çekingen bir hali vardı, bizden korkuyor gibi bir ifadesi vardı. Sonra Ramazan’la ilgili sorular sordu, zaten açlık varken oruç için nasıl aç kalabildiğimizi merak etti. Babam da, Ramazan’ın aslında bize güç, tokluk verdiğini, savaşın getirdiği açlıkta bize yardımcı olduğunu anlattı.

‘’Bizim inancımız böyle, biz oruca açlık olarak bakmayız, o aslında bedeni ve ruhu destekler.’’ dedi.
Asker gençti oldukça, hala öyle şaşkın bakıyordu bize, pek bir şey anladığına benzemiyordu. Ben o zaman dokuz yaşındaydım, biraz da Fransız askere eli boş geldi diye kızgındım. O dönemde biz çocuklar BM askerlerinin ellerine bakardık, belki bir çikolata, şeker veya içecek verirler diye. Bizim misafir çikolata getirmemişti.

Annemin yanında oturuyordum ve ağabeyime, anneme sürekli askerin çorabını işaret ediyordum. Çocuk çorabı giymişti, küçük gelmişti ayağına, topuğundan kayıyordu, ben de ona çok gülüyordum. Bizim bile ayağımıza göre çorabımız vardı, onun yok mu, diye düşünüyordum. Annem ‘’gülme görecek’’ dedikçe bana hali daha çok komik geliyordu.

Sonra iftar vakti geldi, biz tam sofraya oturuyorduk ki asker sofradan uzaklaştı. Sofrada pek bir şey yoktu, pirinçten bir çeşit çorba, yumurta tozundan ‘’topa’’ diye bir Ramazan yemeğimize benzetmeye çalıştığımız bir yemek, yine pirinçten bir çeşit yemek, bir bardak su, birer dilim ekmek.

Annem de merak edip niye sofradan kalktı diye sordu.
‘’Sizin yemeğiniz yok, benimse asker birliğinde yiyeceğim var, onun için yemeğinizden almak istemedim.’’ diye cevap verdi.

Bu sefer biz şaşkındık, öyle bakıyorduk birbirimize.
Bir ara, ne yalan söyleyeyim, madem yiyeceğin var elin boş gelmeseydin, diye düşünmedim değil. Tabii söylemedim bunu.
Babam tercümana ‘’Söyle ona, bereketimizi o vermiyor, Allah veriyor, Allah’ın verdiğini de o alamaz, istediği kadar bizimle yesin, bizde misafir aç sofradan kalkmaz’’ dedi. Bu cevaba da çocuk çoraplı asker şaşırdı.

Oturdu, yedi bizimle…
Öyle bir akşamdı işte, şaşkın şaşkın birbirimizi anlamaya çalışıyorduk. Ama sanırım Fransız asker bizi anlayamadan gitmişti.

*******
Bu Ramazan’da dualarımızda Arakan’daki Müslümanları unutmayalım.
Son Güncelleme 22 Temmuz 2012 | 15:51

__._,_.___
Recent Activity:
* Tiyatro, Gezi, Gurme ve Fotograf forumlarini ziyaret ettiniz mi?
http://forum.dostlukgirdabi.com/
* Sevdiklerinize ve dostlariniza eKart gönderin
http://ekart.dostlukgirdabi.com/
* ePosta adresiniz bounce (geri dönme) durumuna dustugunuzde ne yapabilirsiniz? Bakiniz http://www.dostlukgirdabi.com/content/view/11/25/

KURALLARIMIZ
1 - Gunde en fazla 3-4 eposta gönderiniz.
2 - Göndereceginiz eposta boyutunun 500 Kb'i gecmemesine özen gösteriniz..   
3 - Virus, truva icerebilen exe vs. uzantili dosya iceren, ahlak kurallarina uymayan ve reklam amacli gönderiler yayinlanmayacaktir.
4 - Gönderdiginiz epostalarinizda "<<< >>>>" gibi isaretlerin olmamasina özen gösteriniz, veya okunmasini daha rahat hale getiriniz.
5 - G�nderilen iletilerle ilgili sorumluluk gönderene aittir. Elestirilerinizi lutfen gönderene yapiniz.
6 - ePostaniz yayinlanmamissa mutlaka daha önce yayinlanmistir ya da grup duzenine uygun degildir.

Tesekkurler,
Dostluk Girdabi
http://www.DostlukGirdabi.com
.

__,_._,___

23 Temmuz 2012 Pazartesi

[Dostluk Girdabi] - OSMANLI CELLATLARI..

 

 

n
OSMANLI CELLATLARI

 

Osmanlı’da adam asmak, boğmak ve kelle kesmek, bir ceza şekliydi ve bunun için de sarayda her zaman cellatlar bulundurulurdu. Bir gurup cellat, padişah ve diğer yüksek rütbeliler için her an hazır durumda beklerlerdi. Genellikle Hırvat dönmeleri veya çingenelerden seçilen cellâtlar, 15. yy dan itibâren kullanılmaya başlanmıştı. 16. yy da padişahın özel koruması olan dilsizler, aynı zamanda cellât vazîfesini de görürlerdi. Dilsizler, pâdişâhın en küçük bir işâretinin dahi ne anlama geldiğini çok iyi bilirlerdi. Sağır ve dilsizlere bu vazîfenin tevdî edilmesi, mahkûmun son çığlıklarını duyup etkilenmemesi ya da kurbanın yalvarmasıyla merhamete gelmemesi içindi.

Bostancıbaşı, cellâtların başıydı. Balıkhâne Kasrı ise, îdamlık siyâsî mahkûmların îdam edilmeden önce üç gün bekletildikleri zindan. Bu mekân, Gülhâne Parkı’nın sâhile yakın kısmında bulunan kızıl renkli, büyükçe bir kasırdı. Îdamlık mahkûmlar, önce bu kasra gönderilirler, haklarında verilen karar Dîvân-ı Hümâyun’da tekrar görüşülüp suçu sâbit olduğu ve ölümü hak ettiği anlaşılırsa, mahkûm üçüncü gün îdam edilirdi. Böylelikle Osmanlı sultanları, anlık bir öfke ve yanlış bir kararla bir mâsumun kanına girmemiş oluyorlardı. 
Üç gün boyunca âkıbetini bekleyen mahkûmun, affedilmesi için dua etmekten başka elinden bir şey gelmezdi. Üçüncü gün sonunda zindanın demir kapısı açılır ve elinde tepsiyle, insan azmanı bostancıbaşı görünürdü. Tepsideki bir kadeh şerbeti mahkûma sunmak için gelen bostancı, saygıda kusur etmezdi. Sessizce içeri girer, saygıyla şerbeti sunardı. Genellikle pek konuşma olmazdı aralarında. Buna gerek de yoktu zâten. Zîrâ mahkûm, bostancıbaşının getirdiği kadehin renginden âkıbetini anlardı. Eğer şerbet, beyaz kadehle gelmişse affedildiğine, kırmızı kadehle gelmişse îdam edileceğine işâretti. Kadeh beyazsa mahkûmun yüzüne kan gelir, rahat bir nefes alarak şerbetini içer ve yine bostancıların nezâretinde kendisi için sâhilde, yalı köşkünün önündeki bostancı kayıkhânesinde hazırlanmış çektiriye binerek, sürgün edildiği mekâna doğru yol alırdı. Zîrâ îdamdan affedilmenin karşılığı sürgündü. Ve beyaz kadehin mânâsı da bu idi. Kızıl kadehe gelince? Ölüm demek olan kızıl renkli kadehi görür görmez mahkûmun yüzündeki kan çekilir, beti benzi atar, suratı bembeyaz kesilirdi korkudan. Zîrâ az sonra içeceği buz gibi şerbet onun ecel şerbeti olacaktı.

Keramet Kavukta
Sultan II. Mahmut’un sadrazamı Mehmet Emin Rauf Paşa da Balıkhâne Kasrı’na kapatılanlardan. Hâlet Efendi’nin hışmına uğrayıp 1818 de 3 gün bu kasrın karanlık odasında ecel teri döktükten sonra, endişeyle âkıbetini beklerken, zindanın demir kapısı açılmış, Bostancıbaşı elinde tepsi, içeri girmişti. Rauf Paşa korkuyla tepsideki kadehin rengine baktı evvelâ. Paşa’nın, karşısında bostancıbaşıyı gördüğü an geçirdiği şok ve müthiş ölüm korkusu sebebiyle erkekliğini dahi kaybettiği meşhurdur. Sultan Mahmut, affettiği yakışıklı sadrazamına iltifatta bulunmuştu:
“Kallâvî kavuğun böylesine yakıştığı bu başa nasıl kıyılır?” demişti.
Rauf Paşa zâten affedilecekti. Lâkin padişah bunu lâtif bir sebebe bağlayarak iltifatta bulunmuştu. Böylece Rauf Paşa, başına kallâvî kavuk ( sadrazam kavuğu ) çok yakıştığı için îdamdan kurtulan sadrazam olarak târihe geçti.

Cellat Çeşmesi

Sarayda verilen ölüm cezaları, Topkapı Sarayı bahçesinde bulunan bir çeşmenin önünde infaz edilirdi, cellatlar infazdan sonra kanlı baltalarını ve ellerini burada yıkarlardı, bu çeşmenin sağında ve solunda kesilmiş kafaların teşhir edildiği kelle taşları vardı bu taşlara ibret taşları da denirdi.

Bu çeşmenin bir adı da cellat çeşmesi veya siyaset çeşmesi idi, cellatların kaldığı yer ise çeşmenin bulunduğu duvarın arakasındaydı. Bu çeşme halen Topkapı Sarayı’nın ön bahçesinde bulunmakta, her gün önünden ne olduğunu bilmeden yüzlerce kişi geçmektedir. İnfazlar bazen de Yedikule Zindanları’nda yapılırdı.

İnfaz şekilleri, yani öldürme şekilleri, kişinin konumu, mevkii, rütbesine ve işlediği suça göre değişirdi. Osmanlı sultanları ve şehzadelerinin kanı dökülmez, yay kirişi, ip ve kementle boğularak öldürülürlerdi. Bu öldürme şekli Türklerin Müslüman olmadan önceki inanışlarından kaynaklanmaktadır. Hükümdar ve ailesi yönetme yetkisini Tanrıdan almıştır. Bu nedenle kanları kutsaldır. Bu gelenek İslamiyet’e geçildikten sonra da devam etmiş, Osmanlı padişah ve şehzadeleri de boğularak öldürülmüştür.

İnfaz edilecek halktan biri ise, kelle kesme şekli uygulanırdı. İstanbul dışında, imparatorluğun uzak vilayetlerinde idam edilen devlet adamlarının öldürüldüklerini ispat etmek için, kesilen başları meşin bir kırbaya (torba) konur, torba balla doldurulur (bozulmaması için), İstanbul’a getirilir, gümüş bir tepsinin içinde padişaha sunulur, beden ise öldürüldüğü yere gömülürdü.

Bu nedenle, başı başka yerde, bedeni başka yerde gömülü iki mezarı olan devlet adamları, sadrazamlar çoktur.. Bunlardan en meşhuru Viyana kuşatmasındaki başarısızlığı ile başı kesilen ve bir bal torbası içinde İstanbul’daki sultana gönderilen ve sonrada denize atılan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa idi.

Bu kesilen başlar bazende Topkapı Sarayı’nın ilk giriş kapısına asılır halka gösterilirdi. Bu kapı sarayın en dıştaki ilk kapısıdır, kesik başların konulduğu oyuklar halen durmaktadır. Kafalar üç gün kalırdı burda, bazen yüzlerce kafa olurdu.

Kelle koltukta
Cellatlar, Müslüman olan kişilerin infazdan sonra başlarını, cesedi sırt üstü yatırarak koltuğunun altına koyardı. Bu yüzden devletin üst düzey görevlileri, kelle koltukta geziyoruz ifâdesini sıklıkla kullanırlardı.

Öldürülenin üzerinden ne çıkarsa celladın.
Öldürülen kişinin cesedi ve üzerindeki kıymetli eşya, para ve giyecekleri cellatın malı sayılırdı. Cellat cesedi isterse atar, isterse ölünün sahiplerine mevki, rutbe ve konumuna göre parayla satardı

Osmanlı’da halk, İslam dininin adam öldürmeyi yasaklaması, can alan bu kişilere toplum tarafından hoş bakılmaması nedeniyle, bir çok insani duygu ve özelliklerden yoksun olan, acıma, merhamet, sevgi hisleri bulunmayan cellatları mezarlıklarına almamış, kendi aralarına gömülmelerini istememiştir. Bu nedenle, Osmanlı cellatlar için İstanbul’un en ücra yerinde mezarlık yapmış ve cellatlar halktan ayrı olarak buraya gömülmüştür.

İsimsiz mezarlar

Cellatların mezar taşlarında hiçbir yazı ve işaret bulunmazdı. Bu, öldürülen kişinin geride kalan yakınlarının, bunları mezar taşlarından bulup, mezarlarını tahrip etme eş ve çocuklarına kötülük veya başkaca bir hatalı tutum ve davranış içinde olmamaları için alınan bir koruma önlemi olsa gerektir. Böylece en azından, cellat baba seçmeme şansı olmayan günahsız çocukların kimler oldukları, varsa annesi, babası, akrabaları bilinmeyecek, cellat yakınları diye dışlanmayacaktır.


 
kkkkkkk

__._,_.___
Recent Activity:
* Tiyatro, Gezi, Gurme ve Fotograf forumlarini ziyaret ettiniz mi?
http://forum.dostlukgirdabi.com/
* Sevdiklerinize ve dostlariniza eKart gönderin
http://ekart.dostlukgirdabi.com/
* ePosta adresiniz bounce (geri dönme) durumuna dustugunuzde ne yapabilirsiniz? Bakiniz http://www.dostlukgirdabi.com/content/view/11/25/

KURALLARIMIZ
1 - Gunde en fazla 3-4 eposta gönderiniz.
2 - Göndereceginiz eposta boyutunun 500 Kb'i gecmemesine özen gösteriniz..   
3 - Virus, truva icerebilen exe vs. uzantili dosya iceren, ahlak kurallarina uymayan ve reklam amacli gönderiler yayinlanmayacaktir.
4 - Gönderdiginiz epostalarinizda "<<< >>>>" gibi isaretlerin olmamasina özen gösteriniz, veya okunmasini daha rahat hale getiriniz.
5 - G�nderilen iletilerle ilgili sorumluluk gönderene aittir. Elestirilerinizi lutfen gönderene yapiniz.
6 - ePostaniz yayinlanmamissa mutlaka daha önce yayinlanmistir ya da grup duzenine uygun degildir.

Tesekkurler,
Dostluk Girdabi
http://www.DostlukGirdabi.com
.

__,_._,___

10 Temmuz 2012 Salı

[Dostluk Girdabi] - Yetmez ama EVET Durmak YOK

 



İki sene önceki kapesese’de dümen yapıldığı, dini-imanı dilinden düşürmeyen arkadaşların soruları araklayarak, kul hakkı yemeye utanmadıkları ortaya çıkmışsa...

Öğretmenlik sınavında cevapların sızdırıldığı, iki kere ikiyi denk getiremeyen lavukların, imkânsız skora ulaşıp, 120’de 120 doğru yaptığı tespit edilmişse... Üniversite sınavının şıklarına kabak gibi şifre konulmuşsa... Ve, o şifre, büyüsünler de “badem” olsunlar diye “çağla badem”lere ezberletilmişse... Her üniversite sınavından sonra, şöyle şampiyonuz böyle birinciyiz filan diye, çarşaf çarşaf ilan veren takunyalı dershaneler, şifreli sınavdan sonra, gene çok başarılı olmalarına rağmen, her nedense, tek sütun bile ilan vermediyse... Polis Akademisi’ne giriş sınavında, soruların zimmete geçirildiği, hırsızların polis olmaya çalıştığı anlaşılmışsa... Daha bu ay, aynı Polis Akademisi’nde, bütünlemeye kalıp, çakmalarına rağmen, yönerge değişikliği katakullisiyle, 100 üzerinden 18 alanlar bile sınıfı geçtiyse... Polis Akademisi’nde öğretim üyesi olan ve sınıfta bıraktıkları tiplerin sınıfı geçtiğini öğrenen hukuk profesörleri “insaf, ayıptır, utançtır, böyle rezalet görmedik” dediyse... Kamu bankasına müfettişlik sınavı açıp, en az 80 puan gerektiği halde, 70’likler doldurulduysa... Güya sahtekârları yakalayacak olan müfettişlerin sınavında sahtekârlık yapıldığı anlaşılınca, ay çok pardon, bilgisayar hata yapmış deniyorsa... Soruları özel üniversite tarafından hazırlanan, bi başka kamu bankasının sınavı, daha önce, aynı özel üniversite tarafından, bi başka kamu sınavında, tıpatıp sorulmuşsa... Sağlık Bakanlığı’nın unvan sınavında, 20 sorunun iptal edilmesine, 17 sorunun cevap şıklarının değiştirilmesine, zaten alt tarafı 50 soru sorulmasına rağmen, unvanı yükseltilmek istenen süper zekâ’ların gene de beceremediği görülüyorsa... Bir üniversitenin yetenek sınavında, kazananlar açıklanıyor, sonra o liste indiriliyor, başka liste asılıyor, kazananlara siz kazanamadınız deniyor, namuslu bi savcı çıkıp, oha artık birader diyor ve sınavı iptal ettiriyorsa... Eğitim Kurumu Müdürlüğü sınavındaki soruların, yandaş sendikanın çalıştayında belirlenen sorular olduğu ve tesadüfe bak, o sendikadan olanların kazandığı belirleniyorsa... Diyanet İşleri’nde olmayacak duaya amin deniyor, müezzinlik-vaizlik sınavında başarılı olan adayların, sanırım uygun tarikattan olmadıkları için, başarısız ilan edildikleri ortaya çıkıyorsa... Üniversite, hatta iki üniversite mezunu gençler, devlette odacı olmak için bile 150 tane sınava girerken, ataması yapılmayan öğretmenler pazarda limon satarken, Türkçe okuryazar oldukları şüpheli molla’lar, sözlüsüz-yazılısız, devlette kadrolu oluyorsa... TRT’de sınav açıp, sonuçları internetten yayınlıyor, ancak, torpil taleplerini silmeyi unutuyorlar ve böylece, kazanan isimlerin yanında, şu müdür tanıyor, bu müdür kefil gibi notların düşüldüğü enseleniyorsa... İtfaiyeye alınacak üç personel için sınav yapılıyor, yüzlerce aday, belgen eksik diye sınava sokulmuyor, sonuçlar açıklanınca, belediye başkanının oğlu ve kayınbiraderiyle, zabıta müdürünün oğlunun kazandığı ortaya çıkıyorsa... 4 artı 4 artı 4 ayağıyla, bu seneki üniversite sınavına son dakka kala, yerleştirme hesabı değiştiriliyor, okulların başarısı dikkate alınmıyor, okumak için maça isteyen Anadolu ve Fen liseleri cezalandırılıp, bol keseden not dağıtan dandik okullar ödüllendiriliyorsa...

*

Özetle...
“Namuslu yurttaş ol, kurallara uy” diye büyüttüğümüz çocuklarımızın geleceğiyle alakalı her sınav “düzgün”se... Sorularının çalındığı iddia edilen son kapesese “yamuk” mudur?

*

a, haşa
b, külliyen iftira
c, fitnecilerin yalanı
d, dedikodudan ibaret
e, yetmez ama evet


__._,_.___
Recent Activity:
* Tiyatro, Gezi, Gurme ve Fotograf forumlarini ziyaret ettiniz mi?
http://forum.dostlukgirdabi.com/
* Sevdiklerinize ve dostlariniza eKart gönderin
http://ekart.dostlukgirdabi.com/
* ePosta adresiniz bounce (geri dönme) durumuna dustugunuzde ne yapabilirsiniz? Bakiniz http://www.dostlukgirdabi.com/content/view/11/25/

KURALLARIMIZ
1 - Gunde en fazla 3-4 eposta gönderiniz.
2 - Göndereceginiz eposta boyutunun 500 Kb'i gecmemesine özen gösteriniz..   
3 - Virus, truva icerebilen exe vs. uzantili dosya iceren, ahlak kurallarina uymayan ve reklam amacli gönderiler yayinlanmayacaktir.
4 - Gönderdiginiz epostalarinizda "<<< >>>>" gibi isaretlerin olmamasina özen gösteriniz, veya okunmasini daha rahat hale getiriniz.
5 - G�nderilen iletilerle ilgili sorumluluk gönderene aittir. Elestirilerinizi lutfen gönderene yapiniz.
6 - ePostaniz yayinlanmamissa mutlaka daha önce yayinlanmistir ya da grup duzenine uygun degildir.

Tesekkurler,
Dostluk Girdabi
http://www.DostlukGirdabi.com
.

__,_._,___

3 Temmuz 2012 Salı

[Dostluk Girdabi] - FW: Dilekçe örneği :)))

 

 
 
 

 

 

 

 
 

 



 

 

 

 

 

 



 


B

__._,_.___
Recent Activity:
* Tiyatro, Gezi, Gurme ve Fotograf forumlarini ziyaret ettiniz mi?
http://forum.dostlukgirdabi.com/
* Sevdiklerinize ve dostlariniza eKart gönderin
http://ekart.dostlukgirdabi.com/
* ePosta adresiniz bounce (geri dönme) durumuna dustugunuzde ne yapabilirsiniz? Bakiniz http://www.dostlukgirdabi.com/content/view/11/25/

KURALLARIMIZ
1 - Gunde en fazla 3-4 eposta gönderiniz.
2 - Göndereceginiz eposta boyutunun 500 Kb'i gecmemesine özen gösteriniz..   
3 - Virus, truva icerebilen exe vs. uzantili dosya iceren, ahlak kurallarina uymayan ve reklam amacli gönderiler yayinlanmayacaktir.
4 - Gönderdiginiz epostalarinizda "<<< >>>>" gibi isaretlerin olmamasina özen gösteriniz, veya okunmasini daha rahat hale getiriniz.
5 - G�nderilen iletilerle ilgili sorumluluk gönderene aittir. Elestirilerinizi lutfen gönderene yapiniz.
6 - ePostaniz yayinlanmamissa mutlaka daha önce yayinlanmistir ya da grup duzenine uygun degildir.

Tesekkurler,
Dostluk Girdabi
http://www.DostlukGirdabi.com
.

__,_._,___

[Dostluk Girdabi] - FW: ince fotoğraflar

 

 



Bir fotoğrafın anlattıkları ve hatırlattıkları

 


   



                               
                                                                       
 

--

__._,_.___
Recent Activity:
* Tiyatro, Gezi, Gurme ve Fotograf forumlarini ziyaret ettiniz mi?
http://forum.dostlukgirdabi.com/
* Sevdiklerinize ve dostlariniza eKart gönderin
http://ekart.dostlukgirdabi.com/
* ePosta adresiniz bounce (geri dönme) durumuna dustugunuzde ne yapabilirsiniz? Bakiniz http://www.dostlukgirdabi.com/content/view/11/25/

KURALLARIMIZ
1 - Gunde en fazla 3-4 eposta gönderiniz.
2 - Göndereceginiz eposta boyutunun 500 Kb'i gecmemesine özen gösteriniz..   
3 - Virus, truva icerebilen exe vs. uzantili dosya iceren, ahlak kurallarina uymayan ve reklam amacli gönderiler yayinlanmayacaktir.
4 - Gönderdiginiz epostalarinizda "<<< >>>>" gibi isaretlerin olmamasina özen gösteriniz, veya okunmasini daha rahat hale getiriniz.
5 - G�nderilen iletilerle ilgili sorumluluk gönderene aittir. Elestirilerinizi lutfen gönderene yapiniz.
6 - ePostaniz yayinlanmamissa mutlaka daha önce yayinlanmistir ya da grup duzenine uygun degildir.

Tesekkurler,
Dostluk Girdabi
http://www.DostlukGirdabi.com
.

__,_._,___

[Dostluk Girdabi] - Ofiste Uzak Durmanız Gereken 4 Karakter

 




Merhaba Sayın Beyaz yakalı.
Ofis dediğimiz yer, zaman zaman eğlenceli olabilse de genellikle sıkıcı, arada bir de toplama kampı gibi gelen bir mekan. Peki neden böyle? Çünkü her ofiste şu güzel ortamın canına okuyan, gününüzü zehir eden, enerjinizi adeta bir kara delik gibi emen belli başlı tipler var. Bu yazımızda bunlardan bir kaçını inceleyeceğiz ki gördüğünüzde siz de tanıyın, becerebiliyorsanız arkanıza bile bakmadan kaçın, beceremiyorsanız ölü taklidi yapın, tehlikenin geçmesini bekleyin. İşte o tipler:

1 - Yaz-Kış ofiste şal takan kadın
Sanırsın Cumartesi gecesi boğaz kenarında afili bir restorandayız da garsonlar bir kibarlık yapıp şal dağıtmışlar, bu kadın da çok beğenmiş, üşüdüm ayağına almış sırtına. Hayır sayın beyaz yakalı. Karşında gece hayatının Merve'si Ceren'i değil ofisin en büyük enerji emicisi duruyor. Kışın 7/24 üşüyen bu ofis hanımı bacaklarına örttüğü şalıyla ofisi adeta bir huzurevine çeviriyor. Nasıl oluyorsa mevsim kıştan bahara dönünce o şal ayaklardan, bacaklardan eve değil bele, sırta, omuza yürüyor. Size açık açık söylüyoruz: Yaz-Kış demeden şalıyla gezen bir kadını gülerken görmeniz mümkün değil sayın beyaz yakalı. O yüzden şala sarılarak gezen ofis çalışanlarının 2 metre yakınına dahi yaklaşmıyoruz. Mail atarsa okumamış gibi yapıyoruz. Telefonlarına çıkmıyoruz. Adını bile anmıyoruz…

2- Sürekli telefonla konuşan adam
İşte ofisin diğer kara deliği. Bu adamın eşi dostu akrabası hiç bitmez sayın beyaz yakalı. Bütün gün kah oturduğu yerde, kah ofis koridorlarında, kah sigara odasında şarjı 24 gün giden telefonuyla konuşur da konuşur. Çocuğunun okulundan öğretmenine, market alışverişinden yeni alacağı arabasına, kredi ödemelerinden hafta sonu planlarına kadar hayatının her bir ayrıntısına maruz kaldığınız bu adama yapabileceğiniz hiç bir şey yok sayın beyaz yakalı. Eğer işte son gününüzse ya da tam teşekküllü bir devlet hastanesinden “akli dengesi yerinde değildir” raporunuz varsa telefonunu alıp yere atın ve üzerinde tepinerek hem kendinizin hem de bütün bir ofisin yüreğini soğutun. Öyle bir durum yoksa kulağınıza en temizinden bir çift silikon kulaklık alın ve sessizce uzaklaşın.

3- "Şikayetim Var" adamı
Bu adamın en iyi yaptığı şey sabahtan akşama kadar şirket hakkında ileri geri konuşmak ve A dan Z ye her şeyden şikayet etmek. Servisinden yemeğine, terfisinden mesaisine bir iş yeriyle ilgili aklınıza ne gelirse.. Başlarda belki keyif aldığınız, “konuş lan helal olsun” dediğiniz bu durum belli bir süre sonra sizi baymaya hatta inanamayacaksınız şirket hakkında "abi bence o kadar da kötü değil ya" gibisinden güzel güzel konuşmalar yaptırmaya kadar gider. Bu tipi gördüğünüzde yapabileceğiniz en iyi şey üste çıkmak. O bir mi şikayet ediyor, siz on edin. Abartabildiğiniz yere kadar abartın, ona “yok artık o kadar da değil” dedirtin. Bırakın, dinsizin hakkından imansız gelsin.

4- Jilet gibi adam/Full makyajlı kadın
Çarşamba sabahı zorlukla işe gelmişsiniz. Saç baş birbirine girmiş. Akşamdan kalmasınız ve göz altı torbalarınızla yuvasından yeni çıkmış bir rakunu andırıyorsunuz. Serviste salyalarınız aka aka uyuduğunuz için yanağınızı silmekle meşgulsünüz. Karşınızda da ütülü gömlekli, lacileri çekmiş bir abi. Ayakkabısına bak saçlarını tara. Herifçioğlu bu şekilde sabahın köründe karşınıza dikilmiş ve yılsonu bilançolarını soruyor. Ya da siz çarşamba pazarından hallice çantanızın içinde makyaj temizlemek için bi pamuk bi bir şeyler ararken başka bir abla döpiyesi çekmiş, saçlar fönlü makyaj desen full+full.. Evet sayın beyaz yakalı... Daha fazla anlatamayacağız zira bizim de içimiz daraldı. Bunlar -çok özür dilerim- bir çeşit uzaylı bile olabilirler. Bu insanları daha fazla düşünüp o güzel canımızı sıkmıyoruz. Giyin siz yine o az buruşuk gömleği.. giyin giyin.. Hem kimseyi sürekli güzel giyiniyor, iş yerine bakımlı geliyor diye terfi ettirmezler… Değil mi?... Ettirirler mi? Hadi ya?!... Bi’ saniye bekleyebilir misiniz, bizim genel koordinatörle bir şey konuşup geliyorum hemen...

__._,_.___
Recent Activity:
* Tiyatro, Gezi, Gurme ve Fotograf forumlarini ziyaret ettiniz mi?
http://forum.dostlukgirdabi.com/
* Sevdiklerinize ve dostlariniza eKart gönderin
http://ekart.dostlukgirdabi.com/
* ePosta adresiniz bounce (geri dönme) durumuna dustugunuzde ne yapabilirsiniz? Bakiniz http://www.dostlukgirdabi.com/content/view/11/25/

KURALLARIMIZ
1 - Gunde en fazla 3-4 eposta gönderiniz.
2 - Göndereceginiz eposta boyutunun 500 Kb'i gecmemesine özen gösteriniz..   
3 - Virus, truva icerebilen exe vs. uzantili dosya iceren, ahlak kurallarina uymayan ve reklam amacli gönderiler yayinlanmayacaktir.
4 - Gönderdiginiz epostalarinizda "<<< >>>>" gibi isaretlerin olmamasina özen gösteriniz, veya okunmasini daha rahat hale getiriniz.
5 - G�nderilen iletilerle ilgili sorumluluk gönderene aittir. Elestirilerinizi lutfen gönderene yapiniz.
6 - ePostaniz yayinlanmamissa mutlaka daha önce yayinlanmistir ya da grup duzenine uygun degildir.

Tesekkurler,
Dostluk Girdabi
http://www.DostlukGirdabi.com
.

__,_._,___