http://www.on5yirmi5.com/genc/yazar/emine-secerovic/ramazan-1994-saraybosna.i97898.html
Saraybosna’da savaş döneminde bile öyle ya da böyle Ramazan’ın keyfini yaşıyorduk. Daha doğrusu, düşmanın onu bizden almasına izin vermiyorduk. Bombalar düşüyor, her gün kayıplar artıyor ama, her Ramazan gününde de iftarı bekliyorduk.
93’te evimiz yıkıldıktan sonra başka daireye geçtik ve o dairede ne kapılar vardı, ne de koltuklar, masa vs. Ama misafir geri çevrilmez.
Birleşmiş Milletlerde görev yapan bir Fransız asker, savaşta insanların oruç tuttuğunu duymuş, şaşırmış ve bir iftar yemeğine eve katılmak istemiş. Bu isteğini de babama iletmiş ve babam da bize iftara davet etmiş.
O güne kadar geçen zamanda ufak tefek eşyamız olmuştu evde, bir iki eski koltuk, salonda ufak bir halımız vardı. Yemek masamız yoktu ama, bizim ailede zaten Ramazan’da iftarın yer sofrasında yapılması adeti vardı, onun için masaya gerek yoktu.
Fransız misafirimiz yanında bir tercümanla iftara az kala geldi, biraz çekingen bir hali vardı, bizden korkuyor gibi bir ifadesi vardı. Sonra Ramazan’la ilgili sorular sordu, zaten açlık varken oruç için nasıl aç kalabildiğimizi merak etti. Babam da, Ramazan’ın aslında bize güç, tokluk verdiğini, savaşın getirdiği açlıkta bize yardımcı olduğunu anlattı.
‘’Bizim inancımız böyle, biz oruca açlık olarak bakmayız, o aslında bedeni ve ruhu destekler.’’ dedi.
Asker gençti oldukça, hala öyle şaşkın bakıyordu bize, pek bir şey anladığına benzemiyordu. Ben o zaman dokuz yaşındaydım, biraz da Fransız askere eli boş geldi diye kızgındım. O dönemde biz çocuklar BM askerlerinin ellerine bakardık, belki bir çikolata, şeker veya içecek verirler diye. Bizim misafir çikolata getirmemişti.
Annemin yanında oturuyordum ve ağabeyime, anneme sürekli askerin çorabını işaret ediyordum. Çocuk çorabı giymişti, küçük gelmişti ayağına, topuğundan kayıyordu, ben de ona çok gülüyordum. Bizim bile ayağımıza göre çorabımız vardı, onun yok mu, diye düşünüyordum. Annem ‘’gülme görecek’’ dedikçe bana hali daha çok komik geliyordu.
Sonra iftar vakti geldi, biz tam sofraya oturuyorduk ki asker sofradan uzaklaştı. Sofrada pek bir şey yoktu, pirinçten bir çeşit çorba, yumurta tozundan ‘’topa’’ diye bir Ramazan yemeğimize benzetmeye çalıştığımız bir yemek, yine pirinçten bir çeşit yemek, bir bardak su, birer dilim ekmek.
Annem de merak edip niye sofradan kalktı diye sordu.
‘’Sizin yemeğiniz yok, benimse asker birliğinde yiyeceğim var, onun için yemeğinizden almak istemedim.’’ diye cevap verdi.
Bu sefer biz şaşkındık, öyle bakıyorduk birbirimize.
Bir ara, ne yalan söyleyeyim, madem yiyeceğin var elin boş gelmeseydin, diye düşünmedim değil. Tabii söylemedim bunu.
Babam tercümana ‘’Söyle ona, bereketimizi o vermiyor, Allah veriyor, Allah’ın verdiğini de o alamaz, istediği kadar bizimle yesin, bizde misafir aç sofradan kalkmaz’’ dedi. Bu cevaba da çocuk çoraplı asker şaşırdı.
Oturdu, yedi bizimle…
Öyle bir akşamdı işte, şaşkın şaşkın birbirimizi anlamaya çalışıyorduk. Ama sanırım Fransız asker bizi anlayamadan gitmişti.
*******
Bu Ramazan’da dualarımızda Arakan’daki Müslümanları unutmayalım.
Son Güncelleme 22 Temmuz 2012 | 15:51
http://forum.dostlukgirdabi.com/
* Sevdiklerinize ve dostlariniza eKart gönderin
http://ekart.dostlukgirdabi.com/
* ePosta adresiniz bounce (geri dönme) durumuna dustugunuzde ne yapabilirsiniz? Bakiniz http://www.dostlukgirdabi.com/content/view/11/25/
KURALLARIMIZ
1 - Gunde en fazla 3-4 eposta gönderiniz.
2 - Göndereceginiz eposta boyutunun 500 Kb'i gecmemesine özen gösteriniz..
3 - Virus, truva icerebilen exe vs. uzantili dosya iceren, ahlak kurallarina uymayan ve reklam amacli gönderiler yayinlanmayacaktir.
4 - Gönderdiginiz epostalarinizda "<<< >>>>" gibi isaretlerin olmamasina özen gösteriniz, veya okunmasini daha rahat hale getiriniz.
5 - G�nderilen iletilerle ilgili sorumluluk gönderene aittir. Elestirilerinizi lutfen gönderene yapiniz.
6 - ePostaniz yayinlanmamissa mutlaka daha önce yayinlanmistir ya da grup duzenine uygun degildir.
Tesekkurler,
Dostluk Girdabi
http://www.DostlukGirdabi.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder