25 Mart 2009 Çarşamba

[Dostluk Girdabi] - öykü & şiir postası




aydınlık bir gün diliyorum sevgili dostlar..
bugünkü postamı öykü ve şiirlere ayırdım.
hepsi birbirinden güzel ve anlamlı.bu sebeple yazan herkesin yüreğine sağlık..
biraz uzunca, yoğun oldu ama umarım zaman bulup okursunuz.
ve ümit ederim ki böylesine özel bir paylaşımdan hoşnut kalırsınız.
gönlünüzden geçen arzuların gerçekleştiği günleri yaşamanız isteğiyle..
sevgimle kalın, sağlıkla nefes alın...
nurdan özcan / 25.03.2009

& - & - &

KORKUYORUM ÇOCUK

Karşımda duruyorsun. Sana bakıyorum ama gözlerini göremiyorum. Ellerimi uzatıyorum ama dokunamıyorum.

Konuşuyorum ama sesimi duyuramıyorum. Kendimi umarsız hissediyorum, korkuyorum çocuk.

Gözlerin kapalı. Düşünceli görünüyorsun. Çocuk yüreğinle uzaklara, çok uzaklara bakıyorsun.

Yıllar önce giden sevgiyi arıyorsun. Yüreğine bak çocuk.. Aradığın sevgi çocuk sevgilerinin yaşandığı yüreğinde.
Söylesem de; sesimi duyuramamaktan korkuyorum çocuk.

Sanki fareli köyün kavalcısı kavalını çalıyor. Kavaldan çıkan sihirli melodinin peşine düşmüş gidiyorsun.

Sesleniyorum, seni durdurmaya, uyandırmaya çalışıyorum. Sen giderek uzaklaşıyorsun.
Peşinden koşuyorum. Ufukta kaybolmandan korkuyorum çocuk.

Uzun saçların rüzgara kendini bırakmış, savruluyor. Senin kaderin rüzgarına kapıldığın gibi.

Yaşamın yolları uzun ama senin acelen var. Yaşamın yollarında ağlayarak koşuyorsun.
Gözyaşlarını dindirmek için ellerimi uzatıyorum. Cesaretim yok. Sana ulaşamamaktan korkuyorum çocuk.

Yüreğimle baktığın yöne bakıyorum. Gördüğünü görmeye çalışıyorum. İşittiğin sesleri işitmek, yüreğini çarptıran sevgiyi anlamak,

acılarını paylaşmak istiyorum. Aramızdaki mesafeleri aşmak, duvarları yıkmak, umutsuzlukları el ele aşmak istiyorum.
Seni anlayamamaktan korkuyorum çocuk.

Demir parmaklıkların arkasındasın. Kocaman bir yüreğin var. Zincirlerle bağlanmış, ucunda da bir kilit var.

Pasını silmek, kilidi açmak istiyorum. Bir yudum mutluluk kilidin anahtarı. Mutluluk Kaf Dağı'nın ardında deseler de inanma,
o avuçlarının içinde. Mutluluğun avuçlarından kayıp gitmesinden, içindeki sevgiyi bulamamandan korkuyorum çocuk.

Uzun parmaklı güzel ellerin bir tuvale çocukluğunun resmini çiziyor. Güzel saçların, gülen bir yüzün var.

Dünyanın en mutlu seslerini çıkarıyorsun gülerken. Kucaklamak için kollarımı açıyorum. Koşup, sıkı sıkı sarılıyorsun.
Bu güzel rüyadan uyanmaktan korkuyorum çocuk.

Nevin Ergençiçeği


& - & - &


Bir Çocuk Ağlıyor Çığlık Çığlığa


Bir çocuk ağlıyor , üç yaşında
Bir çocuk ağlıyor , beş yaşında
Bir çocuk
Beton zeminlerinde
Taş yığınlarında
ÇIĞLIK ÇIĞLIĞA...

Bir çocuk ağlıyor
Yalnız
Yapayalnız
Bir ayağında çorap
Bir ayağında patik
Bir çocuk
Sıkılan mermilerde
ÇIĞLIK ÇIĞLIĞA...

Bir çocuk ağlıyor , üç yaşında
Bir çocuk ağlıyor , beş yaşında
Bir çocuk
Karanlıklar da
ÇIĞLIK ÇIĞLIĞA...

Bir çocuk ağlıyor
Sessiz ,derin
Elinde kan
Patiğinde kan
Bir yanında bir ölü
Bir yanında kan gölü
Bir çocuk
Kanlı ölü üstünde
ÇIĞLIK ÇIĞLIĞA...

Bir çocuk ağlıyor, üç yaşında
Bir çocuk ağlıyor, beş yaşında
Bir çocuk
Kanlı ölüye sarılmış
ÇIĞLIK ÇIĞLIĞA...

Alper Kar Filistin'e ağıt 08 01 2009


& - & - &


CİNAYET İÇİN MÜKEMMEL BİR YER

Kapı çalıyordu. Mustafa şaşırdı, bu ıssız villaya daha önce birilerinin geldiğini hatırlamıyordu. Gün yeni ışıyordu.

Yataktan kalktı, aşağı inip kapıyı açtı. Villanın bahçesinde ikisi takım elbiseli, uzun boylu yapılı üç adam bekliyordu.
Üçüncü kişi kısa boylu, ufak tefekti, Mustafa'ya elini uzattı.

"Mustafa Uçar, değil mi?"

Mustafa uzatılan eli sıktı.

"İçeri girebilir miyiz? Ayla hakkında konuşmak istiyorum, Ayla Tekin hakkında. Bir süre burada yaşamış sanırım."

Mustafa "Siz kimsiniz?" demeyi düşündü, ama kim olduklarını anlamıştı.

"Hakkı Bey olacaksınız. Buyurun girin içeri."

Hakkı, tanınmayı beklemiyordu. Bu yüzden, adı söylenince istemsizce eli silahına gitti. Kendisini tanımasına rağmen,

Mustafa'nın serinkanlılıkla onu içeri davet etmesine şaşırmıştı. İki adamıyla birlikte içeri girdi. Mustafa misafirlerine gülümsedi.

"Bir şeyler içmek istersiniz her halde. Bir şey yediniz mi? Köyden buraya gelmeniz zor olmuştur."

Hakkı, Mustafa'nın gözlerine baktı. Korku arıyordu, bulamadı.

"Dürt yıldır Ayla'yı arıyorum. Paramı alıp ortadan kayboldu. Tuttuğum detektifler iki buçuk yıl önce buraya taşındığını söylüyor.

Ayla'nın nerede olduğunu biliyorsun değil mi?."

Mustafa yeniden gülümsedi.

"Metresinle yattım, Paranı çaldım. Kaçamam da, burası cinayet işlemek için mükemmel bir yer."

Hakkı öfkelenmişti. Silahını çıkardı, Mustafa'nın başına dayadı.

"Bana Ayla denen o…nun nerede olduğunu söyle." diye bağırdı.

Mustafa'nın yüzünde korktuğuna ilişkin en ufak bir belirti yoktu hâlâ. Pencereye doğru sakince yürüdü.

"Onunla olduğum süre boyunca hep senden korktu. Bir gün onu bulacağını biliyordu."

Hakkı öfkeden çıldıracak gibiydi. Yine adamlarının Mustafa'nın üzerine yürümelerine izin vermedi.

Mustafa'nın konuşmasını istiyordu. Nasıl olsa elindeydi artık. Mustafa devam etti.

"Denizi görüyor musun? Ya şu ufacık kumsalı. Ayla oradan denize girmeye bayılırdı. Bikinileri sevmezdi,

çoğu kadının tersine tek parça mayo giyerdi. Bir de çocuk gibi kumdan kaleler yapardı,
onu koruyacaklarına inanırdı, ama hepsi ilk dalgada yıkılırdı."

Mustafa, Hakkı'nın söylediklerini umursamadığını biliyordu ama son sözlerini söylediğinin farkındaydı.

Bu yüzden yalnızca söylemek istediklerini söylüyordu. Üstüne çevrilmiş silahın farkında bile olmadan bir buçuk yıl öncesinde
Ayla'yla birlikte yaşamaya başladı. Silah o anda patladı. Mermi Mustafa'nın sol bacağından girip onu dayanılmaz bir acıyla yere yıktı.

Mustafa Ayla'yla bu olaydan üç yıl önce tanışmıştı. Ayla kendinden genç bir erkek arıyordu.

Kırkına varmak üzere olduğundan 19 – 20 yaşında bir erkeği peşinden sürüklemeyebilmesi için, o kişinin parasız,
işsiz ve umutsuz olması gerekiyordu Çünkü, Ayla yalnızca para verebilirdi. Mustafa tam aradığı gibi biriydi.
Mustafa'nın, Ayla tarafından sağlanan lüks arabalara, lokantalara ve kumara alışması uzun sürmedi.
Delikanlı daha nasıl olduğunu bile anlamadan kendini senetlerle Ayla'ya bağlı bir durumda buldu.
Aslında Mustafa için bu o kadar da kötü değildi. Ayla'nın himayesinde bu lüks hayata devam edebilirdi.
Yalnızca iki şartı vardı Ayla'nın: Mustafa ona sadık kalacaktı ve Ayla'nın istediği yere taşınacaklardı.
Böylece Mustafa'nın şu anda yaşadığı ıssız villaya taşındılar. Mustafa'nın ailesiyle ipleri kopmuştu, arkadaşı da yoktu,
ama bu kadar ıssız bir yer beklemiyordu. Onu bundan daha çok şaşırtan ise Ayla'nın davranışlarındaki değişimdi.
Kafasında tilkiler dolanan hesapçı kadın ortadan kaybolmuş, yerine neşeli bir çocuk gelmişti.
Hemen her gün yağmur yağsa bile denize giriyor, kumdan kaleler yapıyordu,
ama kaleler denize o kadar yakındı ki daha bitmeden bir dalga kaleyi yıkıyordu.
Bir de geceleri Mustafa ile yatakta iken yakında onu serbest bırakacağını söylüyordu.
Oysa, Mustafa bu hayata çoktan alışmıştı, serbest bırakılmak istediği yoktu.

Çıplak göğsüne inen kemerin acısı Mustafa'yı üç yıl öncesinden bugüne getirdi. İki koruma gömleğini çıkarmışlar,

Hakkı ise kemeriyle bütün gücüyle vuruyordu, Ayla'nın erini öğrenmek istiyordu. Mustafa, ne bacağındaki yarayı yarayı
ne de kemer darbelerini umursuyordu. Ayla'nın sırtında ve göğsünde de dikey çizgiler halinde yaralar olduğunu anımsadı.
Hakkı'ya karşı içi onulmaz bir hınçla doldu ve bir zamanlar Ayla'nın çektiği acıları çekmekten garip bir zevk duydu. Hakkı'ya baktı.

"Senden çok korkardı. Nereye kaçarsa kaçsın onu bulacağını düşünüyordu. Bir çocuğun hayaletlerden korktuğu gibi…

Çocukça hayalleri vardı. Şehre ilk indiğimizde kendisine bale elbisesi aldı. Dünmüş gibi hatırlıyorum.
Yaşına, yaptığının aptalcalığına rağmen o kadar şirin ve güzeldi ki o elbisenin içinde."

Hakkı, duvara özenle asılmış iki bale ayakkabısını o zaman fark etti. Mustafa'ya vurmayı bıraktı.

Sakinleşmişti, nasıl olsa konuşturacaklardı.

"Madem benden o kadar korkuyordu, neden paramı çaldı."

Bu soru Mustafa'yı tekrar Ayla'yla birlikte olduğu günlere döndürdü. Yatakta yanında yatıyordu Ayla.

İnce bir çarşaf çıplak bedenini örtüyordu. Ayla, Mustafa'ya döndü.

"Sen hiç intihar etmeyi düşündün mü?" diye sordu.

Mustafa şaşırmıştı. "Hayır, bu da nereden çıktı şimdi?"

Ayla gülümsedi.

"Ben, Hakkı'nın yanındayken denemiştim. Küvetin içinde bileklerimi kesecektim, vazgeçtim ama."

"Kapat bu konuyu."

"Hayır, konuşmalıyız. Bileklerimi kesmekten vazgeçtim, intihardan değil. Küvetin içinde elimle jiletle çırılçıplak yatarken,

onu kaybetmeden önce ruhumun orada bir yerde olduğunu hissetmek istedim. Bu yüzden başka bir yol seçtim."

"Ayla, neler saçmalıyorsun." Mustafa, korkmaya başlamıştı.

"Bana yardım edeceksin. Beni seviyorsan istediğimi yapacaksın. Hakkı gibi saplantılı bir manyaktan onca parayla kaçmak intihardı,

ama onun einde ölmek istemiyorum. En mutlu anımda ölmeliyim. Bunu sen yapacaksın."

"Yeter bu kadar." dedi Mustafa ve yataktan dışarı çıktı.

"Sevgilim lütfen. Başına hiçbir şey gelmeyecek. Sonra serbest kalacaksın. Paramı da senin üstüne geçireceğim."

Hakkı'nın adamları Mustafa'yı yaralı bacağının üstüne kaldırdılar. Hakkı tüm gücüyle bir yumruk attı. Mustafa hâlâ konuşuyordu.

"Yapmamak için çok direndim, ama bunu öyle çok istiyordu ki bana her türlü bakıyı yaptı. Bir gün ayağıma kapandı.

Başka bir gün evde ne varsa üzerime fırlattı. Başından vurdum onu." Parmağıyla komodinin üstündeki mermi kovanını gösterdi.

"Mermi kovanı saklıyorum. Bale elbiselerini giymiş, evin içinde dönüp duruyordu."

Hakkı bir yumruk daha attı. Mustafa gülüyordu.

"Cesedi mahzende, git bak, ama şunu bil: Onun katili ben değilim, sensin."

Hakkı son bir yumruk attı. Evde mahzeni arayıp buldu. Ayla'nın cesedi camdan bir tabut içine konmuştu.

Tabut iyice yalıtılmış olduğundan koku gelmiyordu, ama Ayla'dan kalan birkaç kemik, çürümüş et ve kemiğin üzerine düşmüş bir bale elbisesiydi.
Hakkı öfkeyle geri döndü. Silahını belinden çıkardı, şarjörünü çekip Mustafa'nın alnına dayadı.

Mustafa, Hakkı'nın gözlerine baktı.

"Ayla'ya yaptıklarını ödeteceğim."

Hakkı güldü.

"Hayır, yalnızca öleceksin." dedi ve tetiği çekti. Mustafa, Ayla'ya kavuşmuştu.

Hakkı ve adamları üstlerini temizleyip dışarı çıkmak istediklerinde, konağın bütün pencerelerinin demirli ve kapısının kilitli olduğunu fark ettiler.

Hakkı Mustafa'nın cesedini aramaya başladı. Anahtar Mustafa'nın cebindeydi. Kapıya soktuğunda kapıyı açamadı,
ama villanın iki yanından ateşeler yükseldi. Yangını görenler villaya ulaşabildiklerinde içeride yalnızca beş ceset buldular.

Ceyhun Çakar


& - & - &

Sevgi, Emek, Ölüm ve Ben

Sevgi, emek, ölüm ve ben
Ben, umut eder gelecek diye beklenen aşk
Aşk olur çünkü yüreğe bir ses
Ses gerekli mi yalnız konuşurken gözler
Gözler en derin dehlizlerdeki arsız dalgalar
Dalgalar kavurur kor yüreği söylemek ister
İster sevilene sevdiğini haykırmak
Haykırmak alır götürür seni ölümlü kendinden
Kendinden başkası gerçekte yoktur zaten
Zaten yitip gidecektir o kör duygular
Duygular en büyük acıyı sunar altın kasede
Kasede durur kıpkırmızı bir kalp
Kalp durmaz atar çıkmışsa da yerinden
Yerinden kalkmaz, kıpırdamaz nankör sevgili
Sevgili bilse keşke emekten gelir sevgi
Sevgi, emek, ölüm ve ben.

17.03.09

Sinan Işık


& - & - &

Çünkü Ben Senin Arkadaşınım!

Numarayi cevirirken, nasil oldu bilmiyorum ama cevirdigim numaranin yanlis oldugunu
bilmeme karsin telefonu kapatmadan hattin oteki ucundan yanit verilmesini bekledim.
Yasli bir adam aksi bir ses tonuyla yanit verdi."Yanlis numara!" dedi ve telefonu yuzume kapatti.
Canim sIkkin, ayni numarayi bir daha cevirdim.Ayni ses "Size yanlis dedim!" dedi ve yine telefonu
yuzume kapatti. Yanlis bir numara cevirdigimi nereden biliyordu? Bir polis cevresinde olan bitene karsi
her zaman ilgili olmak konusunda egitim gorur.Hic dusunmeden ayni numarayi ucuncu kez cevirdim.
"Yeter artik" dedi adam. "Yine sen misin?" "Evet" dedim.

"Daha agzimi bile acmadan yanlis numarayi cevirdigimi nereden biliyorsunuz?"

"Bunu da sen bul!" diyerek telefonu tekrar yuzume kapatti. Oturdugum yerde ahize elimde kalakaldim.
Sonra buyuk bir kararlilikla adami bir daha aradim.

"Buldun mu?" dedi.
"Aklima bir tek sey geliyor... Sizi kimse aramaz."
"Tamam buldun!" dedi ve telefonu dorduncu kez yuzume kapatti.

Sinirlerim gevsedigi icin, gulerek aradim adami bu kez.

"Simdi ne istiyorsun?" diye sordu.
"Yalnizca... Bir 'Merhaba' demek istedim."
"Merhaba mi?" diye sordu adam saskinligini gizleyemeden.

"Neden?"
"Ne bileyim. Sizi kimse aramiyorsa, bari ben arayayim dedim."

"Peki. Merhaba. Kimsiniz?"

Sonunda basarmistim. Meraklanma sirasi ondaydi.Kendimi tanittiktan sonra, ona kim oldugunu sordum.

Adini soyledikten sonra, "Seksensekiz yasimdayim ve son yirmi yildir bir gunde telefonla bu kadar
yanlislikla olsa da!" dedi ve gulmeye basladik.

YaklasIk on dakika sohbet ettik. Ne ailesi ne de bir arkadasi vardi.Yakinlarinin tumu olmustu. Asansor
gorevlisi olarak calistigi gunlere iliskin anilarindan soz ederken sesi cok icten geliyordu. Kendisini tekrar
arama konusunda izin istedim.

"Neden boyle bir sey yapmak istiyorsun?" diye sorarken saskinligini saklayamiyordu.
"Ne bileyim. Telefon arkadasi olabiliriz, hani su mektup arkadaslari gibi."

Tereddut etti. "Yeni bir arkadasim olmasinin bence bir sakincasi yok"dedi. Sesi oldukca duyarliydi bu kez.

Ertesi gun ve sonraki gunlerde onu yeniden aradim. Sohbeti tatliydi. Bana Birinci ve Ikinci Dunya Savasi anilarindan,
oteki tarihi olaylardan soz etti.

Ona evimin ve ofisimin telefon numaralarini verdim.O da beniarayabilecekti. Aradi da... Hemen hemen hergun.
Yalniz ve yasli bir adama iyilik yapmak degildi amacim yalnizca. Onunla konusmak benim icin onemliydi, cunku
benim yasamimda da buyuk bir bosluk vardi. Yetimhanelerde, bakici ailelerin yaninda buyumustum, hic babam olmamisti.
Zamanla onu baba gibi gormeye basladim. Ona isimden, universitedeki derslerimden soz ediyordum. Yasamimda
psIkolojik danismanim rolunu ustlenmisti. Ustlerimden biriyle aramdaki anlasmazliktan soz ederken, yeni
arkadasima "Onunla aramdaki bu sorunu bir an once cozmem gerekiyor" dedim.

"Acelen ne?" diye uyardi beni. "Birak aranizdaki olaylar biraz yatissin.Benim yasima geldiginde, zamanin pek cok
seyin ilaci oldugunu anliyorsun. Isler kotuye giderse, o zaman konus onunla." Uzun bir sessizlikten sonra,
"Biliyorsun..." dedi sakin bir sesle. "Seninle kendi oglumla konusuyormusum gibi konusuyorum.Her zaman bir
ailem ve cocuklarim olmasini istedim. Bu duygunun ne oldugunu anlayamayacak denli gencsin."

Hayir degildim. Ben de hep bir ailem ve bir babam olsun istemistim. Fakat ona hicbir sey soylemedim.

Cok uzun zamandir yuregimde tasidigim aciyi daha fazla tasiyamamaktan korktum.
Bir aksam seksendokuzuncu dogum gununun yaklasmakta oldugunu soyledi.

Kendi ellerimle hemen cok buyuk bir dogum gunu karti hazirladim. Kartin uzerinde birdogum gunu pastasi ve
seksendokuz tane mum vardi. Tum is arkadaslarimdan karti imzalamalarini istedim. YaklasIk yuz imza oldu kartta.
Bundan cok hoslanacagindan emindim. Dort aydir telefonda sohbet ediyorduk, artik yuz yuze gelmemizin
zamani gelmisti. Dogum gunu kartini kendi elimle goturmeye karar verdim. Kendisini ziyarete gidecegimi soylemedim.
Surpriz yapmak istiyordum. Telefon rehberinden adresini buldum ve oturdugu apartmana gidip, arabami sokaginin basina
park ettim. Apartmana girdigimde postaci elindeki mektuplari ayiriyordu. Adinin yazili oldugu postakutusunu denetlerken
postaci dogru yerde oldugumu isaret etti basiyla.Yuregim heyecanla carpiyordu. Acaba telefonda kurulan aramizdaki
kimyasal yaklasim, yuz yuze de kurulacak miydi? Icimden bir kusku duygusu gelip gecti. Belki de babamin beni
reddettigi gibi o da reddecekti. Kapisini caldim. Yanit gelmeyince daha hizli caldim.

Postaci basini kaldirip bana bakti. "Kimse yok" dedi.

"Evet" dedim. Kendimi biraz tuhaf duyumsuyordum."Telefonu yanitlamasi ne denli uzun suruyorsa,
kapiyi acmasi da...""Akrabasi misiniz?" diye sordu postaci."Hayir, arkadasiyim yalnizca."
"Cok uzgunum" dedi uzgun bir sesle. "Bay Meth onceki gun oldu."
"Oldu mu?" dedim.Saskinlik icindeydim, inanamiyordum bir turlu duyduklarima.
Sonra kendimi toparladim, postaciya tesekkur ettim ve disariya ciktim.

Arabaya dogru yururken gozlerim yaslarla doluydu.Yasamlarimizdaki guzelliklerin ayirdina varmak kimi
zaman ani ve beklenmedik bir olayla olanaklidir.Simdi yasamimda ilk kez, birbirimize ne denli yakin
oldugumuzu anladim. Hersey ne denli de kolay olmustu; bir dahaki sefere kendime yakin bir arkadasi cok daha
kolay bulacaktim. Yavas yavas bir sicaklik kapladi bedenimi. Birden sanki onun ters sesini duydum.
"Yanlis numara!" Sonra kendisini neden bir daha aramak istedigimisormasi geldi aklima.

Yuksek sesle "Cunku sen benim icin onemlisin" dedim.
"Cunku ben senin arkadasinim."

Acilmamis dogum gunu kartini arabamin arka koltuguna koydum ve direksiyona gectim. Arabami calistirmadan
arkama dondum bu kez fisildadim:

"Ben yanlis numara cevirmedim. Sen benim arkadasimdin."


& - & - &

DOST MUSUN OYLEYSE CANIN CANIMDIR

Öyleyse canın canımdır...Aynan olmalıyım...
Yüzüne söyleyebilmeliyim her şeyi...Hem sakınmadan, mertçe...
Hani bilirsin, esirgemem lâfımı,Ne sekil gelirse, öylece...
Hazırım tüm içtenliğimle konuşmaya, ama,Seni de dupduru isterim karsımda...
Dostsan
Gözlerimin içine baka baka yaka silk benden!Arkamdan şikayet etme.!
Yiğit ol! Gerekirse yiğitçe azarla, çekinme!
Lâf değil, icraat beklerim senden!Öyle bak ki, hislerini görebileyim...
Öyle hisset ki, güvenle bakabileyim...Sevmem, ölenin ardından ağıt yakmayı!
Dil dönerken söylenmeli her şey...Kulak duyarken anlatılmalı...
Göz bakarken bakmalıyım sana...
Can sağ iken sarılmalı...Keşkelere meydan vermemeli hayatım,
Pişmanlıklarla yoğrulmamalı....
Hayır!

Dirime selâm vermeyen,Ölüme de fazla yaklaşmasın!
Dostsan, ölmemi bekleme!Haklıysam, yasarken savun beni!
Yasarken yanımda ol!
İnanmışsan bana, kimse çevirmesin seni yolundan!
Ve inanmamışsan, sakın rol yapma!Her söylediğimi onaylaman şart değil...
Her yaptığımı beğenmen de gerekmez...
Dostsan, rahatça eleştir, fikrini rahatça söyle, sıkılma!
Yadırgayabilirsin beni
Ve ben de seni tuhaf bulursam şaşırma...Kandırmanı aslâ kabul edemem!
Her dediğini, her yaptığını hoş görürüm, ama,Beni, bana sormadan yargılama!
Her yediğimiz aynı olmaz belki,Her dakikamız birlikte geçmez...
Her güldüğünde gülmeyi garanti edemesem de,Ağladığında seninle birlikte oturup ağlarım...
Belki her çağırdığında gelemem fakat,Derdine ortak ararsan, koşarım...
Ben de herkes gibi insanım elbet,Ne göklere çıkar beni, ne de yerin dibine sok!
Senin isin bu değil!
Benim zaten bir yerim var herkes gibi yer ile gök arasında...
Dostsan
Küçümsemeden, küfretmeden,Sevgiyle, saygıyla ve huzurla gel sokağıma...
Dinlenmek istediğinde, hiç düşünme, sana özel bir limanım, ama...
Yorulduğum zamanlarda,
Dilediğimce sığınabilmeliyim koylarına...Seni bir çocuk kadar saf sevebilirim
Ve bir deli kadar art niyetsiz...Uğruna seve seve hesabı şaşırırım...
Görmezden gelebilirim yanlışlarını...
Başkaları enayilik sayabilir,Başkaları akılsızlığıma yorabilir,
Bunları dert bile etmem, ama,Sen, aslında aptal olmadığımı,Her an, tekrar tekrar hatırla!
Ve sakın beni aptal yerine koymaya kalkışma!Seviyorsan, cimrilik etme, söyle!
Muhabbeti varken, yokmuş gibi yapanla,hiç sevmediği halde, yılışıp durana sinir olurum!
Neyse, o olmalı insan...Kendisi olmaktan korkmamalı!
Kendisi olmaktan kaçmamalı!Bil ki, sensin diye seni bırakmam, ama, Ben olduğum için bırakırsan beni,Yas da tutmam arkandan!
Bedel mi?
Ödemeyeceksen çıkma yola
İçten pazarlık edersen, ancak kendine edersin...Kendince küser barışır, kendi kendini yersin!
Dostsan, mevsimince yağ...Kıssan kar ol, güzsen yağmur...
Soğuğuna, sıcağına, esip savurmana itiraz etmem,Senden, ille de bahar olmanı beklemem, ama,
Dayanmalısın en şiddetli fırtınalarıma...Belki de çok geldi bunca talep...
Bana karsı hiçbir mecburiyetin yok, korkma...
Sana fazla geldiğim ilk anda,Arkana hiç bakmadan, dönüp gidebilirsin...
Geçip gidebilirsin,borçluluk hissetmeden...Mutlaka bir açıklama da beklemem senden, ama,
Gitmeye davranırsam bir gün,Sen de karsımda set olma!
Dost musun?
Öyleyse, canın canımdır,Yoluna bas koymaya hazırım ya,
Basını da yollarımda isterim, unutma!




__._,_.___
* Tiyatro, Gezi, Gurme ve Fotograf forumlarini ziyaret ettiniz mi?
http://forum.dostlukgirdabi.com/
* Sevdiklerinize ve dostlariniza eKart gönderin
http://ekart.dostlukgirdabi.com/
* ePosta adresiniz bounce (geri dönme) durumuna dustugunuzde ne yapabilirsiniz? Bakiniz http://www.dostlukgirdabi.com/content/view/11/25/

KURALLARIMIZ
1 - Gunde en fazla 3-4 eposta gönderiniz.
2 - Göndereceginiz eposta boyutunun 500 Kb'i gecmemesine özen gösteriniz..   
3 - Virus, truva icerebilen exe vs. uzantili dosya iceren, ahlak kurallarina uymayan ve reklam amacli gönderiler yayinlanmayacaktir.
4 - Gönderdiginiz epostalarinizda "<<< >>>>" gibi isaretlerin olmamasina özen gösteriniz, veya okunmasini daha rahat hale getiriniz.
5 - G�nderilen iletilerle ilgili sorumluluk gönderene aittir. Elestirilerinizi lutfen gönderene yapiniz.
6 - ePostaniz yayinlanmamissa mutlaka daha önce yayinlanmistir ya da grup duzenine uygun degildir.

Tesekkurler,
Dostluk Girdabi
http://www.DostlukGirdabi.com
Recent Activity
Visit Your Group
Give Back

Yahoo! for Good

Get inspired

by a good cause.

Y! Toolbar

Get it Free!

easy 1-click access

to your groups.

Yahoo! Groups

Start a group

in 3 easy steps.

Connect with others.

.

__,_._,___

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder