8 Nisan 2009 Çarşamba

[Dostluk Girdabi] - Bir Yastık - İki Kişilik Yalnızlık


Bir Yastık - İki Kişilik Yalnızlık


Bir kadın hep yalnızlıktan şikayet eder. Tek başına taşımak zorunda kaldığı torbaların
parmaklarında bıraktığı uyuşukluğa değildir gözyaşları..

Hamal aramaz ki kendine..O olsaydı aradığı,ne diye çalışıyordu sanki? Verirdi parasını,tutardı..
Oysa o'na o'nun önemli olduğunu hissettirecek biri lazımdır.

Sonra sıkıntılı bir Pazar sabahı mesela..bakkal dönüşünde,yorgun ayakları onu daha bir çekerken yerin dibine,aynada fark ettiği damla'nın buluttan düşmediğini de bilir kadın..

Bilir de susar hep..

Ev de bir soluk duymak, televizyonun sesini kısar mısın hayatım? Diye seslenmek istediğinde mutfağın kapısından, kanepeden başını çevirip ona bakan bir çift göz olsun ister..
Kadın, kendi dünyasına alacağı erkeğe güvenmek ister.Torbaları kendi taşıyabilir ama sorulsun ister.En azından bir kez elinden zorla alınıp taşınsın ister..

En başından ne giyeceğini bilmesine rağmen, 'ne dersin bu olmuş mu*" diye soracağı bir başka yansıma olsun ister ayna karşısında..Elbise,Kadın ve Adam "birlikte" poz versin ister..

Kendi başına kurduğu ve yürüttüğü bu titiz düzende aynalar iflah olmaz kahkahalarıyla dalga geçmekte gibi gelir, yalnızlığa kurban seçilmiş güçlü bir kadına..

Ama susmak en büyük erdemdir..Beklemek tüm adabıyla..
Sustuğu için anlaşılmaz..Beklediği için aramaz..Bu yüzden de anlaşılamamayı şahsına münhasır sanar kadın..Oysa bir dile getirebilse..

Her akşam iş çıkışından eve varıncaya kadar geçen o uzun, o işkence süreç içerisinde hep bunu anımsar kadın..

İçinden, kimsenin duyamayacağı bir sesle yakınır her defasında..

Trafiğe bakar kalabalık..
Lamba bile aile kurmuş kendine..Anne,Baba,güleç yüzlü yeşil ışık...
Kuşlar tellerin üzerinde muhabbette..
Çakıl taşları ona keza..

Ağaçlar koca bir yaprak ailesinin evsahipliğini yapmakta..Ağaç gibi hisseder kadın kendini..

Öldükten sonra değeri anlaşılacak bir canlı..Salıncak kurulur üzerine..En yakın kız arkadaşı ve müdürü onun sayesinde tanışıp evlenirler mesela..

Hayat sandığı 'kuş cıvıltısına" ev sahipliği olsun diye uzattığı kolları yara bere içinde kalır sonra..
Kimi topunu almak için,kimi meyvelerini taşlamak için attığı taşlarla kırmışlardır kadının kalbini ama kadın ağaçtır bir kere...Kadınlığından,erdemlerinden vazgeçemezdi ki..

Dimdiktir ruhu..Güçlüdür duruşu..Ama yalnızdır işte...
Yalnız?....

Üstelik bir yalnız da o vardır hani memlekette..Isırır dudaklarının kenarını...Belki de tak etmiştir canına artık "Şimdi değil de ne zaman? Ne zaman!" diye sorar kendine ve belki de keskin bir patenaj sesi duyulur sessiz sokakta bir gün..İçinden "ne olursa olacak artık" diye geçirmenin verdiği kararlılıkla evine doğru sürerken arabasını ..Ama önce der...
...

Akşamın karanlığı iyice yerleşmişken yeryüzüne, içindeki daha büyük bir karanlıkla posta kutusuna uzanır eli..Sonra vazgeçer..Kapısını açar asansörün..Ellerinde torbaları..Görmesin,lafa tutmasın diye yeni taşınan yan komşuları, karanlıkta anahtarını çıkartmaya çalışır çantasının ön gözünden..

Dudaklarını burkan kalbi ile birlikte halinden oldukça hoşnut bir gölgenin de onlarla birlikte girmesine izin verir evine..
"Buyrun" der.."Girin içeri"..
....

'Yalnızlık" işte böyle ne istediğini bilen -ya da ne istemediğini- kurduğu düzene ortak edeceği adam'ın tek gecelik sabahın ardından güle güle diyemeyeceği kadar özel bir adam olması gerektiği konusuna olan inancını asla yitirmeyen bir kadının tek yoldaşı olacaktır maalesef....

Ama bir gün o 'beklenen" çıkageecektir işte..mutlaka bir gün..

Evet..bir gün o beklenen giriverir hayatına hiç ujmadığı bir anda, kadının.
Kadının artık kuşlara anlatacağı biricik sevgilisi kırmızı ışıkla paylaşacağı düzeni, çakıl taşları üzerinde yürürken onunla birlikte ses çıkartacak başka bir adımın varlığı vardır hayatında.Torbalar eskisinden daha ağırdır ama ağlamıyordur kadın,mutludur.

Pazar sabahı sevgilisi uyurken bakkala gitmek, döndüğünde ona hazırlayacağı sofranın heyecanı ile işkence gelmiyordur artık kendisine.

Mutfak kapısından kafasını eğer sevinçle..Ama keyfini bozmamak için adamın, sesini çıkarmaz kendisinden daha çok çıkan televizyonun sesine.

Kadın artık Yalnız değildir çünkü..Duvarların arkasından dinleyen varsa onun evinden de yükselebilecek şen kahkahalar vardı ne de olsa...

Ya da o öyle sanır..

Evlenirler..evet derken sevdiği adama, hiç pişman olmayacak gibi gelir..Öyle ya adam da mutludur..Şanslıdır..

Kadın yük olmamak adına eşine çalışır..çalışır..çalışır..
Kadın ana olduğu için,
Kadın evlat olduğu için,
Kadın kendine görülen revanın bu olduğunu sandığı,bunun olması gereken "normal" olduğu öğretildiği için yetişmeye çabalar her şeye var gücüyle..

Çabaladıkça perişan olur..
Parçalandıkça, dağınıklığı toparlaması,kendine vakit ayırması, eşinin yüzünü görmesi daha da zorlaşır..

Çoğalan yalnızlığında kahrolur kadın...Susar..Öyle ya erkekler dırdırcı kadınlardan hoşlanmazlar..

Ne yapacağını bilse de her daim,onaylanmak istediği,kuvvet almak istediği, güçlü olduğuna inandığı el'in o söylemeden ona uzandığını görmeyi bekler hep içinden..

Adamsa karısının küçük marifetlerini bir araya getirdiğinde yeryüzünde ondan daha işlevsel bir başka yaratık daha olamayacağını hesaplayamaz ve oturduğu kanepeden maç seyrederken 2 takımın 22 oyuncusuna taktik çiebilirken, kadının sessizliğinden çekip çıkarabilecek bir küçük hareket ne olabilir diye düşünmez...

Çünkü erkektir o..Bütün gün para kazanmak için çalışır ve kumanda hakimeyeti gün geçtükçe hakimiyetini kurmaktadır üzerinde..Kumanda sesini yükselttikçe karmaşanın ve hiçbir kadın ilgine muhtacım diye yakınamazken bir erkeğe..Anlamasını beklemenin hata olduğunu farkedemez kadın..Anlamadıkça da adam,eski dost karanlık yalnızlık,yeniden ağlatmaya başlar kadını..

Yüzünü gömdüğü avuçlarına bakar kadın..Ellerine..zamanında adamın, öpmeye doyamadığı o eller,öfkesini hapseden yumrukları yüzünden daha mı sert durmaktadır yoksa kadına mı öyle gelmektedir bilinmez ama, ama bu iletişimsizlik her geçen gün duvarlarını yükseltir aralarındaki..

En can dediği kız arkadaşı yaşadığı büyük aşk'ı anlatırken, şerefine kaldırır da kadehini kadın 'yakışır dostuma" der..sen bizim gibi olma bari..Sonra uzaklara dalar gözleri..Dostu bile duymaz ama duvarları delen özlemleri bir bir kemirir içini..

Arkadaşı gider..Sessizlik çöker evin içine..Yan evin yan odasındansa şen kahkahalar yükselmektedir o sırada.

Kadının bakışları ilerleyen saatte asılı..Üstelik soluduğu hava daha da boğarken her saniye, kadın adamdan hala eve dönmesini beklemektedir.

Genellikle bitirilmesi gereken raporlar,çakışan programları,ansızın çıkan seyahatleri,gittikçe artan mesaileri derken adam ve kadın arasındaki mesafede açılmaktadır günden güne..

Peki evlilik hani tek başına oynanabilecek bir oyun değildi? O halde sorumluluklarının bilincinde olması gereken, bu oyunu ne olursa olsun kurallarına göre oynaması uygun görülen neden yalnızca kadın seçilmişti?

Erkek imzayı atmakla üzeine düşeni yerine getirmiş sayılıyordu yani öyle mi?
Tabi ki öyle değildi..Öyle değildi çünkü izlemişti eski türk filmlerini..

Peki ne yapmalıydı acaba..Ne?...

Düşüncelerin ağırlığında uyuya kalan kadın, yanağında bir öpücük ile kendine geldiğinde evin güven koktuğunu fark edip açar gözlerini..Çok daha derin bir yolculuğa doğru adamın kucağında kutsal mabetlerine ilerlerler..

Lamba söndürülür ve saatin sarkacı, bir yastıkta iki ayrı bedenin hasret giderme vaktinin geldiğini haber verir..
...
Susar gece..Susuzluğu diner bedenlerin..
Peki aşk?

.....

Tüm bu koşuşturmaca içinde üzülmektedir işte kadın..O incinmesin diye ne ağzının koktuğunu söyler kendisine, ne de onu beklerken zamanın nasıl da içini kemirdiğini..Bunun üstesinden nasıl gelebilecekleri konusunda yardım istediğini gözlerinden anlasın ister..kendi kendine özen göstersin ister güçlü ve zeki erkeği..

Ortak katıldıkları davetlerde "benim eşim birtanedir" deyip sarılırken beline, kız toplantılarında farkını hissedip erkeğinin içten içe gurur duymak ister kadın..Çünkü o bunca yıl onu beklemiştir..Böyle olmamalıdır?

Yan evin yan duvarından her gün yükselebilen kahkahalar,yaralamandan kadını, daha çok yıkmadan; belki de kadın kendisi yıkmalıdır tabularını kimbilir..?

Bir önceki gece gelir aklına..Dikiz aynasında kendi bakışlarına takılır kadın,pembeleşen yüzüyle gülümser.."Amaaan"der.."neyse yaparız birşeyler"..

Vicdanında hala eskisi kadar güzel,bakımlı ve hoş olmasının,marifetli,sadık ve düşünceli davranabiliyor olmasının, eşine en az annesi kadar iyi bakıyor olmsının rahatlığı ile düzeleceğine inanır bu kördüğümün..

.....

gel zaman git zaman uzun zamandan beri şüphelerinde yanılmadığını görmüştür kadın.
O gün işyerinden bin bir zorlukla izin alıp erkenden çıkar ofisinden. Köşedeki pastaneden eşinin en sevdiği pastadan alıp,üzerine 'seni seviyorum,iyi ki varsın dünya'm" yazdırır.

İçinde eşinin doğum gününü bahane edip, ona yapacağı bu hoş sürpriz ile bir gazetenin köşe yazısından hayatına alıntı yapıp,ilişkilerini bambaşka bir yöne çekebileceği heyecanı ile gün boyunca koşturur..
.
Kıpır kıpırdır içi..Geçen ay birlikte geçirdikleri, kendisinin ilk doğum gününde, şimdi 'iyiki varsın ' dediğinin rahatsızlığı yüzünden, ona çorba içirerek geçirdiği gelir aklına..

Gülümsetir şefkati..özverisi..Duymayı istediği soluk işte oradadır nasılsa..O kanepededir?.Tamam son zamanlarda gittikçe uzaklaşmış olabilirler birbirlerinden ama bugün buna son verme vaktidir nasıl olsa..

Masa hazırdır..Mumlar tamam..Tanıştıkları gün üzerinde olan bu kaşmir elbise tüm yumuşaklığı ile eritecektir aralarındaki buzları..

Aynada yüzünü inceler son kez..Son kez dudaklarında ki ruju tazeler..Bedeninde dolaşır elleri..."Evet..işte hazırım" diye düşünürken telefon sesi ile irkilir.."canım, böyle olsun istemezdim ama iş işte..biraz gecikeceğim,sen ye.beni merak etme.."yazmıştır eşi..

Nasıl yani..

Dakikalar birbirini kovalamış, mumlar yarıyı çoktan geçmesine rağmen gelmemiştir adam..

Telefonu da kapalıdır üstelik..Şarzı bitmiş olmalı diye geçirirken içinden,tanıdık damlalarda peşi sıra barikat kurduğu kirpiklerini yıkmaya çalışır..Bir anlık bir tereddütle elini uzatır şişeye..Ama sonra birlikte açmak istediği için adamın o çok sevdiği şarabı, vazgeçer yine..

Yok..Yok..

Masa üzerinde kendisine bakan pasta, daha fazla acıtmasın ister içini. Bu kadar düşünceli olmasını haketmediğini düşünerek adamın ani bir kararla 'pastayı götürmeli" der yan eve..Tatlılıklarına tatlılık katsın ister bu mutlu aileye..

Duruşu ardına saklanmış yalnızlığı alelacele itip omuzlarından aşağıya, dudaklarına en içten gülümsemesini yerleştirip,kapısını çalar hiç tanışma fırsatı bulamadığı komşusunun..

Kapı açılır,
Merhaba ! der kadın..
Merhaba der 'öteki"
"Ben" der.. ve gözleri kendisini yanıltıyor zannederek daha da dikkatli bakarken arkasına 'öteki"nin.."yan.."demeye çalışır hala..
'bu..."
Yok...diyemez olur artık diyeceğini..Kelimeleri tutulur..Gülümsemesi dona kalır yüzünde..
Karşısındaki kadın gittikçe silikleşirken, Arkasındaki fortmanto da asılı, zamanında özenle baş harflerini işlediği tanıdık bir kravata takılır kadının gözleri..

Kravat büyür..büyüüür..büyüüüür...

Bacakları titremeye başladığı vakit perperişan yüzüne, merakla bakan kadına elindeki pastayı uzatır sadece..

Hızlı adımlarla kendi dairesine yürür..
kendi..dairesine..

Kafasında milyon tane soru..

Ne zamandan beri?
Ne zamandan beri üçüncü bir kokuya yataklık yapmıştır yastıkları..
Neden yapmıştır eşi bunu kendisine ?
Neyin bedelidir bu!!!?.neyinn??

Bunu yaşamak için mi beklemiştir onca yıl?
Sonunda olacak olan buysa, ayaklarını uzatıp kahvesini yudumlamak varken, tüm günün yorgunluğu üzerine, bir başka kadın çözsün düğmelerini diye mi gömleğini ütülemiştir adamın !!!?
Bunun için mi?..!!


Tek tabakla kurulan sofra sofra değil de, şimdi daha mı bereketlidir daha mı şendir sanki salata?
Bu lanet örtüyü bunca yıl, buna şahit olsun diye mi tutmuştur çeyiz sandığında?
Lanetler yağdırır kadın neye olduğunu bilmeden!!

Her şey darmadağındır..

Kadın darmadağın..

Kısa bir süre sonra çalmaya başlayan kapı, kirpiklerinin ucunda bekleyen yaşlara 'ak" emri vermiştir artık ve sarsılarak ağlamaya başlamıştır nihayet kadın..Kocasının sesi gittikçe nefret doğurmaktadır..
Tüm ısrarına rağmen açmayacaktır da kapıyı..Çünkü artık konuşmaktadır..

Öyle ya içeriye alınacak yalnızlık çoktan buyurup geçmiştir karşısına?Çoktan baş başa bırakılmıştır bu eski dostla? Gelenin kim olursa olsun ondan çok daha fazla acı vereceğini de bildiği için almayacaktır içeriye!Almayacak!

Bir süre sonra bıçak sırtı bir sessizlik kaplar odayı..

Elbise ne zaman bu hale gelmiştir üzerinde?
Ayağının ucunda duran ve yan tarafına düşmüş uzun topuklu siyah ayakkabının diğer eşi neden duvarın dibindedir?

Hatırlayamaz kadın..

Hatırlayamaz kaçıncı kadehi doldurduğunu...

Oturduğu yatak, zamanında dar gelirken birlikteliklerine şimdi ne de büyüktür..Sadece bunu düşünür..parmağındaki alyansın kalbini ne çok acıttığını...

Görmemiş olmayı farz ederek kendini mi kandırmalıdır?Eşinden hesap mı sormalıdır?Toplayıp valizini..
Kararsızlığının ortasında 'Anneeee" diye kıvranır kadın..

Annesinin kokusunu duymayı istemiştir..
Sırtında elini hissetmek,geçicek yavrum diyen sesini işitmek istemiştir..

Annecim...
Acıyorum annecim...
Çok acı'yorum..
Neden anne? neden beni bu kadar erdemli yetiştirdin!!...
Erdemli olmanın vebali çok büyük anne..
Çoook..

Sitemleri arasında çook uzaklardan gelen ve kızına sarılan bir annenin sıcaklığı doldurmuştur odayı..

Hıçkırıklar içindedir kadın..içinden çıkıveren küçücük bir kız çocuğu teselli etmeye çalıştıkçada, yastığa dökülen gözyaşları,kocasıyla aşklarından kalan son ateşi de söndürmüştür..


'Gülmek sadece o anı yaşayabilmek adına etrafındakileri darmadağın edenlere hak'sa, hayata ağırlığını koyabilmiş kadınlara yakıştırılmayacaksa , neden tanıştırdın beni onunla?" der Neden Allahım!!...

....

Ama bilin..Bir kadın en çok Anne diye ağlar içinden..

Göğsüm çok acıyor anne diye diye..
Anne..seni çok özledim!!!...diye diye..

Ve

Yüzünde iz bırakan içler acısı ve hiçbir şeyin unutturamayacağı yaşanmışlık..
Temeli ahlaksızlık balyozu ile darbe almış bir evlilik..
Kırılmış ve onarılması namümkün kadınlık gururu..
Tüketilmiş güven
Harcanmış onca emeğe rağmen..

karnında sımsıkı kucakladığı verilememiş hediyesi..minicik bir canın canyoldaşlığı ile yorgun bir sabahın ilk ışıklarıyla uyuya kalmıştır kadın..

....

Peki ya şimdi ?

Şimdi ne olacaktı...



Ceyda Arslan

__._,_.___
* Tiyatro, Gezi, Gurme ve Fotograf forumlarini ziyaret ettiniz mi?
http://forum.dostlukgirdabi.com/
* Sevdiklerinize ve dostlariniza eKart gönderin
http://ekart.dostlukgirdabi.com/
* ePosta adresiniz bounce (geri dönme) durumuna dustugunuzde ne yapabilirsiniz? Bakiniz http://www.dostlukgirdabi.com/content/view/11/25/

KURALLARIMIZ
1 - Gunde en fazla 3-4 eposta gönderiniz.
2 - Göndereceginiz eposta boyutunun 500 Kb'i gecmemesine özen gösteriniz..   
3 - Virus, truva icerebilen exe vs. uzantili dosya iceren, ahlak kurallarina uymayan ve reklam amacli gönderiler yayinlanmayacaktir.
4 - Gönderdiginiz epostalarinizda "<<< >>>>" gibi isaretlerin olmamasina özen gösteriniz, veya okunmasini daha rahat hale getiriniz.
5 - G�nderilen iletilerle ilgili sorumluluk gönderene aittir. Elestirilerinizi lutfen gönderene yapiniz.
6 - ePostaniz yayinlanmamissa mutlaka daha önce yayinlanmistir ya da grup duzenine uygun degildir.

Tesekkurler,
Dostluk Girdabi
http://www.DostlukGirdabi.com
Recent Activity
Visit Your Group
Give Back

Yahoo! for Good

Get inspired

by a good cause.

Y! Toolbar

Get it Free!

easy 1-click access

to your groups.

Yahoo! Groups

Start a group

in 3 easy steps.

Connect with others.

.

__,_._,___

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder