5 Ağustos 2009 Çarşamba

[Dostluk Girdabi] - SORULAR... YANITLAR...

 



 
----- Original Message -----
Sent: Monday, August 03, 2009 12:01 PM
Subject: Fw: SORULAR... YANITLAR...

 
----- Original Message -----
From: Serdar Ant
Sent: Monday, August 03, 2009 9:44 AM
Subject: SORULAR... YANITLAR...

SORULAR… YANITLAR…

Serdar Ant

3 Ağustos tarihli Milliyet gazetesinde Devrim Sevimay imzalı bir yazı dizisi yayınlanmaya başladı:

"Türkiye Kendi Modelini Arıyor."

Diziyi sunuş yazısında şunlar söyleniyor:

"Türkiye'de kendi modelini yaratarak Kürt sorununa çözüm bulma süreci başladı. Bu sürece daha da açıklık getirmek isteyen Milliyet, toplumun değişik kesimlerini temsil eden kişilere 10 soru sordu. Sorunun tespiti ve çözümü için yanıtlar aldı."

Toplumun değişik kesimlerini temsil eden kişiler hangi ölçütlere göre seçilmiştir, bu konuda Milliyet gerçekten her kesimden insanın görüşlerinin topluma ulaşmasına aracılık edecek midir, bilinmez. Ama toplumun herhangi bir kesimini temsil eden biri olarak değil de sıradan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Milliyet'in sorularını ben de yanıtlamaya karar verdim. Herkese  bu şekilde davranmalarını ve yanıtlarını Milliyet gazetesine ulaştırmalarını öneriyorum. Bakalım Milliyet gazetesi bu sürece ne derece ve kimin için bir açıklık getirmek istiyor, bir görelim!

Milliyet'in sorduğu sorular iki ana bölümden oluşuyor. İlk beş soru "Çatışma Çözüm Modeli" başlığı altında yer almış. İkinci beş soru da "Kürt Sorununun Çözüm Modeli"… Benim yanıtlarım şöyle…

***

Soru 1: PKK'nın silah bırakması ve dönüş sürecinde nasıl bir yöntem izlenmelidir?

Devletin PKK'ya gönüllü olarak silah bıraktırmak için bugüne kadar yaptıkları dışında herhangi bir yasal düzenleme ile yeni bir yöntem izlemesine gerek yoktur. Çünkü ne tür bir düzenleme yapılırsa yapılsın, PKK kendi koşulları kabul edilmediği sürece silah bırakmayacak, teröre son vermeyecektir. Sözde "barış" olması amacıyla ileri sürdüğü koşullar bunu göstermektedir. Bu nedenle bu koşullar yönünde ya da bunların yaşama geçmesini sağlamaya yönelik düzenlemeler yapılmadığı sürece PKK'nın silah bırakması söz konusu olmayacaktır. 1999 yılında PKK lideri Öcalan'ın "yakalanması" bile silah bırakma yönünde bir sonuç yaratmamıştır. Askeri anlamda yenildiğini kabul eden örgüt, mevcut kadrolarını güvenli yerlere çekip, beklemeye geçmiştir. PKK'ya silah bıraktırmak ve dönüş sürecini hızlandırmak için bugüne kadar yapılan yasal düzenlemelerin ise hiçbir sonuç vermediği görülmüştür. Çünkü başta kapsamlı bir genel af olmadan PKK'nın silah bırakmayacağı ilan edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin böyle bir adımı atması ise söz konusu olamaz.

Ama PKK terörünün bitirilmesi ve PKK'ya silah bıraktırılması için izlenmesi gereken farklı bir yöntem olduğu açıktır. Dağlardaki teröristleri temizlemek için bugüne kadar yapılanlardan farklı bir yapılanmanın benimsenmesi gerektiği artık ortaya çıkmıştır. Bu açıdan, geçmişte bölgede görev yapmış emekli General Osman Pamukoğlu'nun terörle mücadele için önerilerinin dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum.

Soru 2: PKK kadrolarını dağdan indirmek amacıyla af ilan edildiği takdirde kapsamı ne olmalıdır?

PKK, 1984 yılından beri uyguladığı şiddet ve terörle binlerce insanın ölümüne, on binlercesinin yaralanmasına ve sakat kalmasına, ülkenin milyarlarca dolar kayba uğramasına neden olmuş bir kalkışmadan sorumludur. Bugün her ilimizde bir "şehitlik" vardır! Bu koşullarda "PKK kadrolarını dağdan indirmek amacıyla" bile olsa bir af ilan edilmesi, Türkiye'de işbirlikçi tavrı benimsemiş bir avuç insancık dışında kimse tarafından kabul görmez. Şu veya bu kapsamda bir affın düşünülmesi bile, PKK'nın talepleri doğrultusunda davranmaktır. Bu soruların amacı, PKK taleplerinin toplumda nasıl karşılandığını ölçmek midir?

Soru 3: Çözüm sürecine Abdullah Öcalan'ın da dâhil edilmesi yolundaki taleplere nasıl bakıyorsunuz?

Abdullah Öcalan, terör örgütünün sözde "lideri"dir ve yakalanıp hüküm giymiştir. İstediği önerilerde bulunabilir, bu kendi bileceği bir iştir. Kendi söyler, kendi dinler! Türkiye ise, PKK sorununu çözerken Abdullah Öcalan ya da örgüt adına hareket eden şu veya bu kişi ve kurumu muhatap almamalıdır. Teröristle pazarlık olmaz!  

Soru 4: Çözüm süreci boyunca operasyonlar durmalı mı, durmamalı mı?

PKK var olduğu sürece operasyonlar da var olacaktır. Dağlar temizlenmeden, bölgeyi ve Türkiye'yi kana bulayan PKK yok edilmeden çözüm olmaz. Türk ordusu ülkenin bütünlüğü, güvenliği ve egemenliği konusunda hareket ederken şu veya bu odağın maşası olarak rol oynayan ayrılıkçı örgütlere, onların sözcülerine ve destekçilerine endeksli davranmaz.

Soru 5: Terörün bitme menziline girdiği konusunda yayılan iyimser havaya katılıyor musunuz? 

PKK terörü, PKK'nın nihai amaçlarına ulaşmadan bitmeyecektir. PKK'nın mutlak anlamda silah bırakması ve kendini tasfiye etmesi gibi bir durumun gerçekleşeceği hayaline kimse kapılmasın… PKK'nın nihai hedefi bağımsız Kürdistan'dır. PKK'nın bu amacına silahlı ya da "barışçı" yollardan ulaşmayı amaçlaması, Türkiye açısından hiçbir fark yaratmaz. Diğer bir ifadeyle özerklik- federasyon yoluyla uzun erimde, sözde "barışçı" yöntemlerle bağımsızlığa ulaşma amacına sahip olunması, bunun için de şiddet yöntemlerinin bırakılması, PKK'nın bu amaçlarını meşru kılmaz.  Türkiye sadece PKK terörüne değil, PKK'nın bölücü amaçlarına, Türkiye'yi ve Türk milletini bölmek istemesine karşı olmalıdır.

Soru 6:  Türkiye'de yaşayan Kürtlere mevcut Anayasa ve yasalarla tanınmış olan hak ve özgürlükler alanının genişletilmesi gerektiğini düşünüyor musunuz; düşünüyorsanız bu düzenlemeler neleri içermelidir?

Ne Kürtler ne de herhangi başka bir etnik ya da dini grup için, özel bir düzenleme yapılmamalıdır. Böyle bir girişim her şeyden önce anayasanın 10. maddesinde belirtilmiş olan eşitlik ilkesine aykırıdır. Demokrasi, şu veya bu etnik grubu kayıracak düzenlemelerle derinleşmez. Aksine, ayrıcalıklar ve imtiyazlar eşitsizlik getirir.

Soru 7: Soruna çözüm çerçevesinde demokratikleşme paketi ve ekonomik önlemler yeterli midir? Bölgeye özel düzenlemeler de yapılmalı mıdır?

Sorun, belli bir bölgenin sorunu değildir. Aslında Türkiye'nin sorunudur. Şöyle ki, bölgedeki terörü durdurabilmek sadece teröristin etkisiz hale getirilmesi ve terör örgütünün tasfiye edilmesi ile mümkün değildir. Ne var ki, gerek Türkiye'de gerek bölgede yaşamın yeniden normalleşebilmesinin ön şartı, devletin egemenliğini, ülkenin bütünlüğünü tehdit eden unsurların tasfiye edilmesiyle başlayacaktır. Ancak bu aşamadan sonra demokratikleşme ve ekonomik önlemlerin anlamı olur. Aksi takdirde, yani terör örgütü dağda bulunduğu sürece atılacak her adım, niyet ne olursa olsun, bir ödün olarak algılanacaktır. Olan da budur. Bölge güven ve huzur bakımından Türkiye'nin diğer bölgeleriyle aynı niteliklere kavuşmadığı sürece demokratik ve ekonomik herhangi bir girişimde bulunulması boşunadır.

Bugüne kadar demokratikleşme adı altında yapılanların PKK terörüne son vermediği görülmüştür. Örgüt, bu atılan adımları bir ödün olarak algılamıştır, o kadar… Kaldı ki PKK'nın yasal uzantısı olan siyasal parti temsilcileri ve Kürt milliyetçiliğinin çeşitli türden sözcüleri AB'ye tam üyelik çerçevesinde gerçekleştirilecek demokratikleşme uygulamalarının olumlu, ama yetersiz olduğunu söylemektedir. Örneğin DTP Genel Başkanı Ahmet Türk bu konuda açık sözlülükle şunları dile getirmektedir:

"Türkiye AB'ye giriyor, mesele bitti" diye de düşünülmemeli. Kürt sorunu çözülmeyecek. AB üyeliği Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorunun demokratik çözümü, Kürtlerin bazı haklarının güvenceye alınması konusunda önemli bir adım, ama yeterli değil." (Radikal, 17.4.2006)

 

Yine Eski DEP milletvekillerinden Hatip Dicle de "AB'nin getirdiği haklar yetersiz. AB sadece bireysel haklar getiriyor" (Radikal, 25.9.2006) görüşündedir.

 

Sonuçta, terör bitmeden ve terör örgütünün varlığına son verilmeden bir demokratikleşme atılımı ile sorunun çözülebileceğini sanmak ve bu yönde hareket etmek, örgüte amaçları doğrultusunda taviz vermektir.

 

Öte yandan bugüne kadar ekonomik önlemler adı altında yapılanlar ise iktidara yakın belli kesimlere imkân yaratmak ötesinde bir rol oynamamıştır. Sadece devlet kesesinde belli kesimler kayırılmıştır. Gerek bölgenin gerekse Türkiye'nin ekonomik anlamda köklü açılımlara ihtiyacı vardır. Bu çerçevede uyduruk teşvikler ya da vergi indirimleri ile değil, köklü girişimlerle sosyoekonomik yapıya müdahale edilmelidir. Sermaye eksenli teşvik politikalarının bölgenin hiçbir sorununu çözmeyeceği açıktır ve bizzat işadamları tarafından bu gerçek itiraf edilmiştir. Örneğin Rahmi Koç 21 Eylül 2005 tarihinde Milliyet gazetesinde yayınlanan bir söyleşide "Tarımda Güneydoğu'ya bir yatırımınız var mı? Nasıl gidiyor?" şeklindeki bir soruyu şöyle yanıtlıyordu:

"Tabii oraya yatırım pek yok. Bunun tek nedeni terör değil. Terör yokken de yatırım yoktu. Ekonomi merkezlerinden uzak…"

Sermaye kesimi öncelikle kârını ve çıkarını düşünür. Ekonomi merkezlerine uzak olan olduğu için normal dönemlerde de Doğu'da özel sektör eliyle bir kalkınma beklemek hayalciliktir. Devlet, planlı bir ekonomi çerçevesinde, sadece Doğu için değil, Türkiye'nin bütün bölgeleri için, gelir dağılımı dengesizliğini ortadan kaldıracak köklü bir girişim başlatmalıdır. Bu da basit teşviklerle, vergi indirimleriyle sağlanamaz, Türkiye'de mülkiyet ilişkilerine müdahaleyi ve borç yoluyla sömürülmeye karşı çıkacak bir kararlılığı göstermeyi gerektirir. Çünkü ekonomik anlamda atılacak adımlar, öncelikle bir kaynak sorununun halledilmesini gerektirecektir.

Soru 8: Toplumsal mutabakatın sağlanması için sizce en çok dikkat edilmesi gereken husus nedir?

Türkiye'de çeşitli etnik gruplardan olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasında bir toplumsal mutabakat sorunu yoktur. Türkiye'de, PKK yıllardır bu amaca ulaşmak için çabalamasına ve bu yolda kan dökmesine rağmen, etnik çatışma olmamıştır. Türkler, Kürtler, Lazlar, Çerkezler, Boşnaklar ve diğer bütün etnik kökenden Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları Türkiye Cumhuriyeti'nin özgür ve eşit vatandaşları olarak uyum içinde yaşamaktadırlar.

 

Peki, ülkemizin sorunları yok mudur? Olmaz olur mu? Çok köklü sorunlarımız var. Türkiye'nin bağımsızlığını yitirmiş olması ve emperyalizmin baskısı ve sömürüsü altında bulunması bütün sorunlarımızın temelinde yatan unsurdur. Ne var ki bu durumun yarattığı olumsuzlukların halka yansımasında etnik köken ayrımı belirleyici olmamaktadır. Örneğin kriz bahanesiyle, ama aslında kâr oranı düştüğü için işyerini kapatıp emekçiyi kapının önüne koyan sermayedar, o emekçinin Kürt mü Türk mü olduğuna bakmamaktadır! Başbakan'ın oğlu parası olduğu için 21 gün askerlik yaparken, Kürt olsun Türk olsun yoksul halk çocukları 1,5 yıl askerlik yapmaktadırlar! Devleti iç ve dış borç yoluyla soyan, kamu mallarını özelleştirme adı altında talan eden büyük sermaye karşısında Türk'ün de Kürdün de kaderi aynıdır. Bugün Kürt, işsizdir! Tıpkı Türk gibi… Kürt, açtır. Tıpkı Türk gibi… Kürt, çağdaş anlamda eğitim ve sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor. Tıpkı Türk gibi… Kürt iş, aş, sosyal güvenlik, kaliteli eğitim ve sağlık hizmetine ihtiyaç duyuyor. Tıpkı Türk gibi… Kısacası, Kürt işsiz, aç, sosyal güvenlikten yoksun ve umutsuzdur, tıpkı Türk gibi… Ama Kürt'ün haklarını sözde savunan, örneğin Ahmet Türk'ün kaç köyü vardır? Ağa Ahmet Türk'ün karnı tok, sırtı pek, bölmek istediği devletten süper emekli olmuş, keyfi gıcırdır! Türkiye'de resmi rakamlara göre 3 milyon 618 bin, gerçekte ise 5 milyon 837 bin işsiz vardır. Her dört kişiden biri işsizdir. Bunların hepsi Kürt müdür?

 

Türkiye'de işsizliğe, sefalete, kaliteli eğitim ve sağlık hizmetlerinde yararlanamamaya, sosyal güvenlikten yoksun olmaya karşı bir toplumsal mutabakat oluşturulmalıdır. Türkler ile Kürtlerin birbirleriyle bir sorunu yoktur. Sorun, PKK terörüdür, şovenist Kürtçülüktür!

 

Soru 9: Sizin açınızdan bulunacak çözüm modelinin "olmazsa olmaz" çizgileri nelerdir?

 

Türkiye'nin üniter-ulus devlet yapısı yok edilerek ya da değiştirilerek hiçbir şey çözülemez. Bu, aksine daha büyük sorunlar yaratır. Türkiye, Yugoslavya'dan beter olur. İşte o zaman bir Türk-Kürt çatışması bugün düşünmek bile istemeyeceğimiz bir tablo yaratabilir. Yıllardan beri uyguladığı teröre rağmen Kürt kökenli vatandaşlarımız tarafından kabul görmeyen ve bu kesim arasında kitleselleşemeyen PKK'nın da amacı budur. Böyle bir çatışma ortamında kendi tabanını genişletmek, hedefine bu eksende yürümeye devam edebilmek… PKK'nın silah bırakmamasının temel nedeni de budur.

 

Sorun, ancak şu koşullar çerçevesinde çözülebilir:

 

1.     Anayasanın başta ilk 4 maddesi olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti'nin egemenlik ve milletin birliğini tanımlayan hükümlerinin varlığı çerçevesinde hareket edilmelidir.

2.     PKK, kayıtsız koşulsuz silah bırakmalıdır. Terör örgütü ile doğrudan ya da dolaylı pazarlık olmaz! Terör ve terör örgütü bitmeden çözüm olamaz!

3.     Bu koşullar gerçekleştikten sonra, bölgede sosyoekonomik yapının değiştirilmesini sağlayacak başta toprak reformu olmaz üzere köklü açılımları içeren adımlar atılmalıdır. Ortaçağ kalıntısı toplumsal kurumlar tasfiye edilmelidir.


Soru 10: Bu konuda sorulmadığı halde yanıtlamak istediğiniz soru varsa nedir?

 

Bu konu konuşulurken yıllardan beri ülkeyi kana bulamış terör örgütünün talep ve önerileri çerçevesinde değil, etnik kökeni ne olursa olsun bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının görüş ve istekleri ekseninde davranmak gereklidir. Sorulan soruların, PKK taleplerinin nasıl karşılanacağını ölçmeye yönelik bir içerikte olması aslında bu model arayışının amaçlı olduğunu da göstermektedir. Türkiye aydınlarının ayağı öncelikle vatan toprağına basmalıdır. AB komiserlerine değil, milletin sesine kulak vermelidirler! Bundan yaklaşık yüzyıl önce emperyalistlerin kucağına oturarak Türkiye'yi şekillendirmeye çalışan Ali Kemallerin, Damat Feritlerin,   Vahdettinlerin sonunu hatırlamalarında fayda vardır!

 

3.8.2009

 

 

 



--
"Ya istiklal ya ölüm... İşte halâs-ı hakiki isteyenlerin parolası bu olacaktır."
Mustafa Kemal ATATÜRK

__._,_.___
* Tiyatro, Gezi, Gurme ve Fotograf forumlarini ziyaret ettiniz mi?
http://forum.dostlukgirdabi.com/
* Sevdiklerinize ve dostlariniza eKart g�nderin
http://ekart.dostlukgirdabi.com/
* ePosta adresiniz bounce (geri d�nme) durumuna dustugunuzde ne yapabilirsiniz? Bakiniz http://www.dostlukgirdabi.com/content/view/11/25/

KURALLARIMIZ
1 - Gunde en fazla 3-4 eposta g�nderiniz.
2 - G�ndereceginiz eposta boyutunun 500 Kb'i gecmemesine �zen g�steriniz..   
3 - Virus, truva icerebilen exe vs. uzantili dosya iceren, ahlak kurallarina uymayan ve reklam amacli g�nderiler yayinlanmayacaktir.
4 - G�nderdiginiz epostalarinizda "<<< >>>>" gibi isaretlerin olmamasina �zen g�steriniz, veya okunmasini daha rahat hale getiriniz.
5 - G�nderilen iletilerle ilgili sorumluluk g�nderene aittir. Elestirilerinizi lutfen g�nderene yapiniz.
6 - ePostaniz yayinlanmamissa mutlaka daha �nce yayinlanmistir ya da grup duzenine uygun degildir.

Tesekkurler,
Dostluk Girdabi
http://www.DostlukGirdabi.com
Recent Activity
Visit Your Group
Give Back

Yahoo! for Good

Get inspired

by a good cause.

Y! Toolbar

Get it Free!

easy 1-click access

to your groups.

Yahoo! Groups

Start a group

in 3 easy steps.

Connect with others.

.

__,_._,___

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder