Florence Nightingale
DÖNEMİNDEKİ ÖNEMLİ OLAYLAR  (1820-1910)
1785 İngiltere'de Times gazetesi kurulur. 
1836  Theodor Fliedner Kaisenverth'de ilk Protestan doğumevini kurar. 
1837 Charles  Dickens Oliver Twist'i yazar. 
1837 Victoria İngiltere kraliçesi olur:  Burjuvazinin Victoria dönemi başlar. 
1853 Rusya; Türkiye, Fransa ve  İngiltere ile savaşa girer. (Kırım Savaşı) 
1854 Kırım Savaşı'nda Roger  Benton ilk savaş fotoğraflarını çeker. 
1854 Bu yıldan itibaren Katolik  inanca göre Meryem Ana'nın Kutsal Ruh'tan hamile kaldığı (lekesiz hamilelik)  kabul edilir. 
1855 Florence Nightingale vatandaşlarınca "Lambalı  Hanımefendi" olarak saygıyla anılır. 
1856 Kırım Savaşı'nın sonu. 
1857  İngiltere İmparatorluğu Hindistan'daki isyanı bastırır. 
1876 İngiltere  Kraliçesi Victoria "Hindistan İmparatoriçesi" unvanını alır. 
1907 Kraliçe  Victoria'nın yerine geçen II. Edward, Florence Nightingale'e "Britanya  İmparatorluğu ve İnsanlık adına Hizmet Madalyası" verir. 
"YARDIM ETMEK  İSTEYEN KİŞİ DUYGUSAL BİR HAYALPEREST OLMAMALI" 
Hayallere kapılıp  gitmeyen bir genç kız var mıdır? Ama bu hal, Flo'da son zamanlarda endişe verici  hal almıştır. Flo, yani 17 yaşındaki İngiliz kızı Florence Nightingale,  saatlerce odasına çekilir, yatağına uzanır ve rüyalara dalar. Bu sırada onunla  konuşmak istendiğinde somurtur, morali bozulur, sinirlenir. Flo'dan bir yaş  büyük olan Parthe'ten örnek alması gerekirdi; ablası, anne ve baba  Nightingale'lerin kızlarına sundukları imkânları değerlendirmesini iyi  bilmektedir: El işleri ve resim dersleri, piyano, balolar, av partileri,  İsviçre, İtalya ve Fransa'ya seyahatler. Her şeyi ile birinci sınıf bir eğitim.  Kısa zaman sonra ilk talipler mutlaka ortaya çıkacaktır ve Flo ile Parthe'in iyi  birer kısmet bulacakları beklenebilir. Nihayet bir kadının hayatındaki en önemli  konu bu değil midir? 
Flo evde öğrenmesi gereken şeylere "Boşuna zaman  kaybı," der. Tatilde nereye gidilmeli, seyahat yapılmalı mı yapılmamalı mı,  hangi yeni halı alınmalı, aşçı kadın işten çıkarılmalı mı, yoksa aşçıdan önce  arabacıya mı yol vermeli, gibi sonu gelmeyen uzun konuşmalar canını sıkar. En  iyisi ileride gerçekleştireceğ
7 Şubat 1837'de yazdığı bir cümle yaşamı boyunca en önemli  rolü oynayacaktır: "Tanrı benimle konuştu ve beni hizmetine çağırdı." Gerçekten  bir "ses" duymuştur. Yaklaşık 40 yıl sonra 1847'de yazdığı notlarında bu "sesi"  tüm yaşamında dört kez duyduğunu doğrular. 
Flo kendisini bir göreve  "çağrılmış" hissetmektedir. Fakat hangi göreve? Bunu anlayana kadar sekiz uzun  yıl geçer. Genç Florence Nightingale için ıstıraplı yıllar. "Günlük yaşantım zor  değil ama sıkıcıydı," diye anlatacaktır bu dönemi daha sonra. Babası,  kahvaltıdan sonra kütüphanede Times"m sayfalarını çevirip okurken, kızlarının da  yanında olmasından hoşlanırdı: "Bir kitap ya da gazeteden birbiriyle ilgisi  olmayan küçük bölümler dinlemek zorunda kalmak! Tabii Parthe'ye bu sabah  okumaları rahatsızlık vermezdi. O sessiz bir şekilde resim yapmaya devam ederdi,  ama benim arkasına saklanacağım böyle bir uğraşım olmadığından çok sıkıcı  gelirdi bana!"
Özel not defterine o zamanlar şöyle yazar: "Bu dünyadaki  görevim ne? Son 14 gün içinde ne yaptım? Babama bir kitap ve iki bölüm, anneme  ise iki kitap okudum. Yedi gam ezberledim. Birçok mektup yazdım. Babamla  birlikte at gezintisine çıktım. Sekiz ziyaret yapıp onlarla oturdum. Hepsi bu."  Gene o yıllarda şöyle der: "Yapacak bir şeyleri olmadığı için, benim gibi  deliren bir sürü insan görüyorum. Aslında çok mutlu olabilecek  insanlar."
Flo'nun anne ve babası ise kızları için en iyi şeyi  yaptıklarından emindirler. Ne de olsa bu arada Florence'i isteyen biri de ortaya  çıkmıştır: Yorkshire'da büyük bir mülkün varisi Richard Monckton Milnes.  Richard, Florence'i elde etmeye çalışırken, genç kızın kafasında tamamen başka  düşünceler vardır. Yavaş yavaş kendisine yapılan "çağrı'nın" hastaların bakımına  yönelik olduğu kesinlik kazanmaktadır.
Ancak, iyi bir aileye mensup genç  bir İngiliz kızının hastanelerde "sürtmesi", "uygun ve caiz" değildir. İyi bir  çevreden genç bir hanım olarak şefkatli ve cömert olunabilir, bu tamam.  Islahanelerde, hastanelerde, hapishanelerde yoksullara sıcak çorba ve para  dağıtılır.
Böylece durumları kendisinden iyi durumda olmayanların  kaderlerine ortak olunduğu yeterince kanıtlanmış olur. Ama Flo'nun kafasına  koyduğu şey nedir? Hasta bakımını mı öğrenmek ister? Birincisi, bu konuda  öğrenilecek hiçbir şey yoktur. Kadın olmak yeter sadece. O zaman hastalara da  bakılabilir. Bu kadının doğasında vardır. İkincisi, iyi bir aile kızı böyle bir  çevreye girdiğinde öyle korkunç şeyler olabilir ki... 
Florence yıllar  sonra yazdığı bir mektupta, "Doktorlarla hastabakıcılar arasında olduğu söylenen  şeyler yüzünden annem çok korkmuştu. Terbiyesizlikler duyabilirmişim. Oysa çocuk  odasında konuğum olan, annemin özellikle iyi Protestan arkadaşlarının  kızlarından daha terbiyesizce şeyler işitiyordum," der. Nigthingale'lerin  korkusunu anlayabilmek için, geçtiğimiz yüzyılın ortalarında hastanelerdeki  durumun ne olduğunu bilmek gerek. Hastalar "karga delikleri" denen kenar  mahallelerden geliyorlardı. Çoğunluğu koleraya yakalanmıştı. Revirlere kaçak  olarak konyak ve sert 
İçkiler sokuluyor, hastabakıcılar da en az  hastalar kadar içiyordu. Hastalar pislik içinde hastaneye geliyor ve pis  kalıyorlardı. Revirler de çok ender temizleniyordu. Hastabakıcılık çoğunlukla  "düşmüş" kızlar tarafından yapılan oldukça "pis bir meslek"ti. Çoğu yarım gün  hastabakıcılık, yarım gün fahişelik yapıyordu. 
Florence Nightingale'in  fikirlerine kimsenin kulak asmayışına, arzularını gerçekleştirebilmesi için daha  yıllar gerekmesine şaşmamak gerek. 
Şimdilik yalnız bir seçeneği vardır.  Kamu sağlığı ve hastaneler hakkında malzeme toplar ve böylece en azından  kuramsal olarak bu sahada bir uzman olur. Evde ise bu dik kafalı kız sorun  yaratmaktadır. Richard'ın evlenme teklifini reddeder. Hayata daha yüksekten  bakan kız kardeşiyle her gün kavga eder, "Sevgili Parthe'yi kızdırmadan ağzımı  açamıyorum hiç. Söylediğim, yaptığım her şey onu üzüyor." Aynı şekilde annesiyle  de şiddetli kavgaları olur. Bu kavgaları şöyle yazar: "Onu bu kadar hayal  kırıklığına uğratmak deli ediyor beni... Onun mutluluğunu böylesine bozmakla,  cinayet işlemiş olmuyor muyum?" 
Ancak 30 yaşlarının başlarında Florence  Nightingale baba evinden ayrılır. 185Tde ailesi hakkında yazdıklarında yepyeni  bir ifade kullanır: "Onlardan anlayış ve yardım bekleyemem. Bazı şeyleri zorla  almam lazım. Almak zorundayım, çünkü istediklerim verilmiyor bana."  
Suçluluk duygusu taşıyan kız evlat, bağımsız, istediğini elde eden genç  bir kadına dönüşmektedir. Ren Nehri kıyısındaki Kaiserswerth Hemşirelik  Enstitüsü'nde 1851 yılında birkaç ay geçirir. Hemşirelerin hastalara özveriyle  bakmalarına hayret eder. Fakat, sağlık şartlarını "tüyler ürpertici" bulur.  Hasta bakımının temelden ıslah edilme gereğine olan inancı daha da güçlenir. "En  sonunda yaşamanın ve yaşamı sevmenin ne demek olduğunu anlıyorum," diye itirafta  bulunur anne ve babasına yazdığı bir mektupta. "Hayaller'^ ihtiyacı yoktur  artık. 1852 yılının özel notlarında, "Kendi kaderimi kendim belirleyeceğim,"  der. 
Özveri ve kendini adamak - evet, ama bu da tek başına yetmez. Her  meslek gibi hastabakıcılığı da doğru dürüst öğrenmek gereklidir. Ve hastanelerin  dış görünümü mutlaka değiştirilmelidir. Florence Nightingale Londra'ya geri  döndüğünde bu fikirleri ile büyük ilgi toplar. Yepyeni bir hemşire tipi  yetiştirilmelidir. Nasıl olacaktır bu?
"Dini cemiyet falan kurmak  istemiyorum, aksine iyi para ödenen bir meslek dalı kurmak istiyorum. Ahlaken,  ruhen, bedensel olarak hemşirelik mesleği için gerekli koşullara sahip, hangi  sınıf ve mezhepten olursa olsun her kadına en iyi eğitimi vermek ilkem olmuştur  daima... Hastalara yardım etmek isteyen kişi duygusal bir hayalperest değil,  aksine zor işleri seven, sadık biri olmalıdır." Ve bu bağlamda önyargıların  duvarına toslar durur. Onyıllar boyunca.
Mart 1854: İngiltere ve Fransa  Rusya'ya savaş ilan eder. Eylül ayında müttefik birlikler Kırım'a çıkar.  Times'ta savaş haberleri, İngiliz askeri hastanelerindeki korkunç durumları  anlatan yazılar çıkar. Yaralı erkekler pis battaniyelere sarılmış yerlerde  yatmaktadır. Mutfak yoktur, onlara içmeleri için bir şeyler verilecek kap veya  fincanları da yoktur. Yeterli doktor olmadığı için tedavileri yapılamaz. Hatta  sargı malzemesi bile yoktur. 
Ordudaki sağlık işlerinden de sorumlu olan  işbaşındaki Savaş Bakanı Sidney Herbert, "Niçin şefkatli hemşirelerimiz yok? Bu  konuda Fransızlar bizden çok üstünler," şeklindeki şikâyet ve sorular üzerine,  derhal harekete geçer: 
"Sayın Miss Nightingale, 
Gazetelerde  Üsküdar'daki askeri hastanemizde hastabakıcılara büyük ihtiyacımız olduğunu  okumuşsunuzdur. Oraya gitmek isteyen hanımlardan sayısız teklifler alıyorum,  fakat bunlar bir askeri hastanenin ne olduğunu bilmeyen, orada olmakla  görevlerini yapacak tabiatta olmayan kadınlar. Ciddi durumlarda ya işten  kaçacaklar ya da tümüyle faydasız kalacaklardır. Daha da kötüsü ayak bağı  olacaklardır.
İngiltere'de böyle bir işi örgütleyip denetleyebilecek tek  bir kişi tanımıyorum. Hastabakıcıları
Sidney Herbert'in bu yazısı ile Florence'in devlete yardım teklif ettiği  mektup birbiriyle çakışır. Böyle bir görev için Florence Nightingale uygun  kadınları seçerken "hasta bakımını" doğru dürüst bir meslek haline getirmenin ne  kadar önemli olduğunu bir kez daha anlar. Çünkü kendisine başvuruda bulunanlar  ya Londra'daki hastanelerden tanıdığı "şişman ve ayyaş" kadınlar, ya da  vücutlarından çok hastaların ruhlarıyla ilgilenmek isteyen herhangi bir mezhebe  mensup hemşire ve rahibelerdir. "Mükemmel, kendini adamış kadınlar," der  Florence Nightingale, "ama hastaneden çok göklere yaraşırlar. Hastalar arasında  elsiz melekler gibi havada gezinip duruyorlar."
Florence Nightingale'in  küçük ekibiyle Üsküdar ve Balaklava'daki (Kırım) İngiliz hastanelerinde  karşılaştığı durum Times gazetesi haberlerinden tahmin edileceğinden daha  kötüdür. Örneğin 4ü kadın, biri mutfak, diğeri daracık bir hücre olan 6 odaya  sığdırılmıştır. Hastaların ve yaralıların kaldıkları yerlerdeki pislik ve  bakımsızlığın tarifi mümkün değildir.
F. Nightingale'e sık sık "Bu  canavarları şımartmayın!" denir. Temiz yatak çarşafı ve hastalara özel diyet  yemeği "görülmemiş bir lüks" olarak kabul edilmektedir. Genç bir kızdan  beklenmeyecek bir azimle bu "iyi aile kızı" temizlik ve hasta bakımı konusundaki  fikirlerini kabul ettirir. Başarı: En basit temizlik önlemlerinin alınmasıyla  birlikte ölüm oranı düşer.
Birkaç ay gibi kısa bir zamanda Florence  Nightingale ve hastabakıcıları
1855'te kendisi de o ünlü  "Kırım Ateşi"ne yakalanıp hastalandığında, "Yaralılar duvara dönüp ağlıyorlardı.  Tüm umutlarını ona bağlamışlardı," diye yazar çavuşlardan biri eve yolladığı  mektupta. 
Hastalığı atlatır. 1856'da son hasta da taburcu edilir. Bayan  Nightingale görevini tamamlamıştır. Artık vatanına geri dönebilecektir.  
Bu arada İngiltere'de bir efsane yayılmaktadır. İngiliz ordusundan sağ  olarak eve dönen askerler, "Tanrısal" Nightingale'in öyküsünü anlatmaktadır.  Adına sayısız şarkılar bestelenmiştir. Gemilere adı verilmiş, portreleri  satılmış ve Madam Tussaud'nun ünlü mumyalar müzesinde yerini almıştır bile...  Kendi kişiliği üzerine kopartılan bu kadar patırtıdan fazlasıyla rahatsız olur.  Fakat onu 
gururlandıran ve mutlu eden bir şey vardır: Artık hastabakıcılar  ilgi ve saygı görmenin tadını çıkarmaktadırlar. Bu mesleğe kendine özgü bir imaj  kazandırmıştır.
Kendisi için toplanan "Nightingale Fonu" ile ilk  Hastabakıcı Eğitim Okulu'nu kurar. Müracaat eden kadınlar en katı kurallara göre  seçilirler. Her gün ders görürler ve yardımcı hastabakıcı olarak pratik  çalışmalar da yapmak zorundadırlar. Ayrıca her biri için "ahlak" raporu tutulur.  Çünkü hastabakıcılar bir daha asla sarhoş, bilgisiz ve ahlaksız damgası  yememelidir. 
Florence Nightingale daha sonraki yıllarda İngiliz ordusu  hakkında istatistiki bilgiler yayınlar. Yeni sivil ve askeri hastanelerin  gerekli sağlık koşullarına uygun bir şekilde inşası söz konusu olduğunda, o  gönüllü danışman haline gelmiştir. İstekleri genellikle savaş bakanlığını  rahatsız eder. Deneyimleri hakkında birçok kitap yazar. En tanınmışı; Hasta  Bakımı Üzerine Düşünceler, aile için pratik bir el kitabı olur.
Bu  kitapta önerdikleri o kadar doğal şeylerdir ki: "Temiz hava, günışığı, temizlik  ve ölçülü beslenme." Fakat onun devrinde bunlar beklenmedik yeniliklerdir.  Florence Nightingale genç kızların kendi vücutları hakkında daha fazla bilgiye  sahip olmaları gereğini söylemek cesaretini bile gösterir. Bu tür cümleler  kafaları karıştırır! Ya Florence'in ailesi bir zamanların beğenilmeyen  kızlarının birdenbire üne kavuşmasına ne tepki göstermiştir?
Florence bir  kız arkadaşına yazdığı mektupta tipik bir sahneden söz eder: Annesi ve kız  kardeşi divana uzanmış "İkisinin de tüm uğraşı birbirlerine çiçeklerin  düzenlemesinde kendilerini yormamalarını rica etmek. Bana, sen çok eğlenceli bir  hayat sürüyorsun, dediler... Tamamen sağlıklı iki insan bütün gün divana  uzanmış, kendilerini ve başkalarını, kendisi aşırı yorgunluktan ölen biri için  özverilerinin kurbanı olduklarına inandırmaya çalışıyorlar!" 
Belki de  Florence'ın kendi toplumundaki kadınlar hakkında edindiği bu tür deneyimler,  onun yaşadığı dönemde kadın hareketlerine neden kuşkuyla baktığını açıklar.  Örneğin, erkeklerle eşit koşullarda doktorluk eğitimi görme isteminde bulunan  kadınları desteklemez. Ona göre şu anda yararlanabilecekler
Yaşamının son yıllarında, Florence Nightingale, (90 yaşına gelmiştir)  evini bir daha terk edemez. Kör olur. Ölümünden üç yıl önce İngiliz Kralı'ndan  Britanya İmparatorluğu ve İnsanlık Yüksek Hizmet madalyası alan ilk kadın odur.  Öldüğünde yalnız Amerika'da binin üzerinde Nightingale Okulu vardır. Hemşireliği  saygın bir meslek yapma amacına ulaşmıştır; "İyi kazanç getiren bir meslek  haline getirmek" düşüncesi ise bugüne dek hâlâ gerçekleşememiş
http://forum.dostlukgirdabi.com/
* Sevdiklerinize ve dostlariniza eKart gönderin
http://ekart.dostlukgirdabi.com/
* ePosta adresiniz bounce (geri dönme) durumuna dustugunuzde ne yapabilirsiniz? Bakiniz http://www.dostlukgirdabi.com/content/view/11/25/
KURALLARIMIZ
1 - Gunde en fazla 3-4 eposta gönderiniz.
2 - Göndereceginiz eposta boyutunun 500 Kb'i gecmemesine özen gösteriniz..
3 - Virus, truva icerebilen exe vs. uzantili dosya iceren, ahlak kurallarina uymayan ve reklam amacli gönderiler yayinlanmayacaktir.
4 - Gönderdiginiz epostalarinizda "<<< >>>>" gibi isaretlerin olmamasina özen gösteriniz, veya okunmasini daha rahat hale getiriniz.
5 - G�nderilen iletilerle ilgili sorumluluk gönderene aittir. Elestirilerinizi lutfen gönderene yapiniz.
6 - ePostaniz yayinlanmamissa mutlaka daha önce yayinlanmistir ya da grup duzenine uygun degildir.
Tesekkurler,
Dostluk Girdabi
http://www.DostlukGirdabi.com
 
 Change settings via the Web (Yahoo! ID required)
Change settings via email: Switch delivery to Daily Digest | Switch format to Traditional
Visit Your Group | Yahoo! Groups Terms of Use | Unsubscribe
 
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder