17 Temmuz 2009 Cuma

[Dostluk Girdabi] - KİMLİK

 


 
  
 
 
                                                                                                            


*Kimlik... Kimlik, kim olduğunu tesbit etmektir... Kimlik,benliğin
belirsizliğini çözmektir... Benliğin kimliğini tesis etmek ve tanımaktır...
Bireyin kendi farkındalığını ortaya koyan "kimlik"tir... Kendi bilinçliliğini
tesis eden ise "benlik"tir...
Kimlikle birlikte kişilik, benlik, özbenlik,ego ve şahsiyet sık sık
kullanılır.Kişilik, kişinin dışarıdan görülen halidir. Kimlik ise insanın
kendisini nasıl algılayıp kiminle özdeşleştirdiğine göre anlam kazanan bir
olgu ve değerdir. İmaj varlığın dışarıdan algılanmasıdır... Kimlik ise
varlığın kendi kendini tanımlamasıdır.
Bu durum kişiler kadar gruplar, toplumlar ve topluluklar içinde
geçerlidir.Çünkü kimlik "aidiyet" esasına dayalı bir kavramdır.
Heidegger kimlik tanımını şöyle özetler:
"İnsan varlığı yalnız var olmakla kalmak istemez, bir yandan da kim
olduğunun bilgisine ve sorumluluğuna sahip olmak ister."
Bir müslümanın kimlik tanımından anladığı nedir?
Kişinin kendisini, bilincini, varlığını yaratılış amacına uygun ortaya
koyabilmesidir.
Kimliğimizi kavramsallaştıran model; meşruiyetini (kaynağını) İslam'dan
dinamiğini Kur'andan (vahiyden) alan, evrensel sorumluluğu olan, fitne ve
zulmün izalesi, adaletin ikamesi ilkesi ile özgürlükçü bir ruhla hilafet,
imamet, şahit ve varis konumunda olmaktır. Tevhidi düzlemde şekillenen
kulluk bilinci...
Kimlik tanımlamasında diğer boyut ise "karşıtlıktır."
Kimlik bir "aidiyet" meselesi ise buradan hareketle insan, kimlerden
olduğunu belirlerken, kimlerden olmadığını da veya kimlere karşı olduğunu da
ortaya koyar. Hatta belkide kim olduğunun bilincine, kimlere karşı olduğunun
bilgi ve basireti ile ulaşır. Kimlik konusunun görülmeyen boyutuda bu
karşıtlıkta yatar. Yani kişinin kimliği birazda kimlere karşı olduğu ile
bilinmektedir.
Mü'min için bu karşıtlık sırasınca akidevi bir gerekliliktir.Sahih bir
kimlik için böylesi bir netleşmeye ve ayrışmaya ihtiyaç vardır... Cahiliyeden
soyutlanma, Tağutu red, İslami kimliğin özü ve özelliğidir.
Hz. İbrahim (as)'ın vurgusu bu temayı içermiyor mu?
"İbrahim'de ve onunla beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir
örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki "Biz sizden ve ALLAH'ı bırakıp
taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek ALLAH'a inanıncaya
kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir."
(Mümtehine-4)
Hz. İbrahim'in "üsve-i hasene"sinde bu karşıtlığı görüyoruz.
Hz. Muhammed (sav) değişik vesilelerle bu gerçeğe dikkat çekmiyor muydu?
"Ben şöyle şöyle yapanlardan uzağım..."
Bu bağlamda şu sorulara cevap aramamız gerekiyor. Gerçekten biz kimiz?
Kimliğimiz nedir? Kendimizi kime nisbet ediyoruz? Neyi temsil ediyoruz? Ne
ile anılmak, kim ile tanınmak istiyoruz? Kendimizi nisbet ettiğimiz Hz.
Peygamber (sav) bizim için "İşte bunlar bendendir", diyecek mi? Var
oluşumuz, duruşumuz neye tekabul ediyor?
İşte tüm bunlar için yaratılışımıza dönmemiz, kimlikteki öze ve ruha inmemiz
gerekiyor... Ruhunu bul, kimliğin ortaya çıkar... Ruhun krizi, kimliğinde
krizidir... Hangi ruh?
Yüce Kitab'ın tesbiti ile:
"ALLAH (insanı) şekillendirdi ve ona kendi ruhundan üfledi." (Secde-9)
"Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman..." (Hicr-29)
ALLAH (cc) o balçıktan yarattığı insanı ruhu ile böyle yükseltti... Ruhundan
üfleme, ne güzel bir şereflendirme... Ne güzide bir kimliklendirme...
Çamura, toprağa, kana, tene, ete, renge dayalı bir kimlik değil... Tanımını ve
anlamını ruhtan alan ulvi ve kudsi bir kimlik...
İslam bağlılarını bu hassasiyet ile donattı. Yanılgı ve yanlışlara karşı
duyarlılık aşıladı... Farklılığını kimliğe yansıttı... İşte bu kimlikle tebarüz
edenlerden bir tablo...
Ebu Zer Gıfar-i ile Bilal-i Habeşi aralarında münakaşa yaptıkları sırada
Ebuzer Bilal'e:
"Ey siyah kadının oğlu!" diye hakarette bulunmuştu. Bunu duyan Rasulullah
kızmış, Ebu Zer'in yüzüne kızgın bir nazar atfederek şöyle demişti:
"Ey Ebuzer! Ölçü taştı, sözünü geri al, beyazın oğlunun siyahın oğluna
hiçbir üstünlüğü yoktur."
Ebuzer mahçup ve perişan... Efendimiz (sav)'in sözleri bütün sıcaklığı ile
hassas olan Ebu Zer'in kalbine işler. O çirkin sözün keffaretinden dolayı
"Bilal ayağını başıma basmadıkça başımı yerden kaldırmayacağım" der.
İşte İslami kimliğin özü ve ruhu...
Bu nefhanın sahibi ALLAH azze ve celle... Bu kimliği veren O (cc)...
O halde bu kimlik nasıl kazanılır?
Bunun üç adımı vardır:
Bulmak... (iman)...
Tanımlamak... (İslam)...
Korumak... (İ'tisam)...
Bulmak yani iman... Kelime-i tevhid ile gerçekleşen ve ilkeleşen kimlik...
ALLAH'ı rab, İslam'ı din, Muhammed-i nebi, mü'minleri kardeş kabullenip
onlardan razı olmak ve bunlara asla alternatif aramamak...
İslam'i kimliğin besmelesi demek olan tevhid, insanı bir taraftan tek
Yaratıcının varlığıyla buluştururken, diğer yandan mü'minler toplumunun
üyesi yapmakta ve ona sosyal kimliklerin en kapsamlısını, ümmet kimliğini
sunmaktadır.
Tanımlamak yani İslam... İlahi İrade'ye teslimiyet... Kişinin kendini vahyin
kılavuzluğuna açık ve hazır hale getirmesi... Hayata müdahil olan ve kuşatan
Kur'an disiplinine göre şekillenmek...
"... Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman. Şahit olun ki biz
Müslümanlarız! deyiniz." (Ali imran-64)
Bu kimliğe; evreni, insanı, eşyayı şahit tutmak... Kimliğin tanımı ve kimliğe
tanıklık...
Korumak yani İ'tisam... Kimliği korumak ve taşımak... Kur'an ve Sünnete
temessük... Vahye sımsıkı tutunmak... ALLAH'ın hablinden ve Habib'inden
kopmamak...
"... ALLAH'a sımsıkı sarılın. O sizin Mevlanızdır. Ne güzel mevladır, ne güzel
yardımcıdır." (Hac-78)
"Hep birlikte ALLAH'ın ipine sımsıkı yapışın, parçalanmayın..." (Ali
imran-103)
Kimliğin yaralanmaması, lekelenmemesi, parçalanmaması için ihtimam...
En temel sorumluluk; Müslüman kimliği korumak... Düşünüyorum, şu zamanda
Müslüman kimliği kazanmak mı, kazandıktan sonra korumak mı daha zor?
Sanıyorum korumak daha ciddi bir sorun...
Çağımız insanı alabildiğine değişken, esnek ve dönüştürülmeye yatkın bir
özellik taşıyor. Fıtratına ve hilkatine uzak bir durum arzediyor...
Sabiteleri, kutsalları hızla aşınan ve silinen toplumlar var. Egemen güçler
sistematik ve süreklilik içinde kimliksizleştirme, kişiliksizleştirme,
iradesizleştirme, kıblesizleştirme, ruhsuzlaştırma operasyonları
sürdürüyorlar. İşte kimlik mücadelemiz tam da burada başlıyor.
Resmi ideolojinin yeni kimlik ihdası, postmodern süreçte hız kazandı.
Neoliberal rüzgarı da arkasına alan mühendislik çabaları sınır tanımıyor.
Vahyin kılavuzluğundan koparılan nesiller, sünnete sırtı dönük zihinler
mutlaklaştırılan rasyonalizasyonun sürüklemesi ile dünyevileştiler.
Sekülerize edilen bir İslam ve Müslüman prototipi ile karşı karşıyayız. Bu
da krizi derinleştiriyor.
Liberal tonlar taşıyan kimlik... Demokratik argümanların vahyin önüne geçtiği,
hümaniter vurguların baskın çıktığı ılımlı ve uyumlu bir İslami kimlik...
Kendilerini evrensel kabullere ve redlere alabildiğine açık tutanlar kimlik
krizine maruz kalmaktan kurtulamıyorlar. Evrensel olanı üretmeleri
beklenenler, evrensele teslim olmayı tercih ettiler.
Modernleşme ise, başkalaşma ve yabancılaşma olarak algılandı... Hazcı,
çıkarcı, fırsatçı açılım ve yaklaşımlarla kimlik yozlaşması derinleşti. Çoğu
zaman değişimle, başkalaşım ayrıştırılamadı...Hassasiyet şuydu; söylenmek
istenen değişmemek, gelişmemek çağrısı değil; çözülmemek çürümemek, kimlik
kaybına uğramamaktı...
Bugün her düzeyde kimlik dayatması ve kuşatması altındayız. Etnik...
İdeolojik... Politik... Kurumsal... Gruplar... Sınıfsal... Cinsel... Sportif kimlikler...
Hepside bizi kendine çağırıyor... Kimileri çağırmadan icbar ediyor...
Propaganda, baskı, şiddet ile aşamalı olarak yürütülen operasyonun amacı
şuydu; Önce İslami kimliği taşıyanları susturma... Bir sonraki adım kimliği
unutturma... Daha ilerisi başkalaştırma ve en son yok etme...
Kimliğimiz her geçen gün yeni bir yara alıyor... Kişiliğimiz kayboluyor...
Direnç, metanet, sabır tükeniyor... Moralsiz ve güvensiz gönüller... Müfsidlerin
hedefe koyduğu kimlikler delik-deşik... Sistematik bir kirletme ile kişilikler
tanımaz halde... Zihin ve kalp kirlenmesi... Sosyal ve siyasal kirlenmeler...
Ticari ve ahlaki kirlenmeler... Öyle ki, kirlilik, kirlendiğini fark edememe
noktasına ulaşmış durumda... Bunlar neyin ürünü, vahyin kurallarına ters
düşmenin sonucu...
Değerlerinden uzaklaşan, dayanak ve dinamiklerinden kopan, profanlaşmaya
açık duran ilkesiz nesiller... Vizyon ve imaj peşinde tükenen insanlar hangi
dünyanın insanları?
Bugünün insanı kimliğini, kişiliğini hatta var oluşunu satışa sunarak
"kazanç" ve "başarı" hesapları yapıyor...
Hayatımızı, kimliğimizden ve kişiliğimizden feragat ederek kuramayız,
sürdüremeyiz...
Konjonktürün, sürecin, reel politiğin kimliğimizi, kişiliğimizi bölmesine,
parçalamasına makul yorumlar bulma yanılgısına son verebilmeliyiz...
Kişiliğimizi, benliğimizi çirkinleştiren, kirleten dayatmalardan,
davranışlardan, durumlardan arınmamız, aklanmamız gerekiyor... Tevbe ve takva
ile kendimizi korumaya almamız kaçınılmazdır... Günahların asliyetimizi ve
aidiyetimizi örtmesine, öldürmesine müsaade etmemeliyiz. Kırılgan ve kaypak
kişiliklerle hangi yola çıkılabilir ki? Kimliklerimizde günah, isyan, zulüm
lekeleri taşıyoruz... Benliklerimizde başlayan siyah noktalar önü alınmazsa
bu günümüzü de, geleceğimizi de karartacaktır...
Erdem, ahlak, hikmet ve takva ile tahkim ve tashih edilmeyen kimlikler
belirsizlik ve bulanıklık girdabında boğulmaya mahkumdur...
Kimliğimize yönelik karartma ve tahrifat yaygınlık kazandı. Egemen güçler
kimliksizleştirdiği, kişiliksizleştirdiği insanların duyarsızlığından ve
tepkisizliğinden istifade ile ömrünü uzatmak istiyor... Kimliğimizin,
benliğimizin, ruhumuzun sömürgeleştirilmesine tahammül edebilir miyiz?
Tercihlerimizle, kimliğimiz çelişmemeli... Duruşumuz kimliğimizin fiili
yansıması olmalı... Kimlik ve pratik arasındakii tutarsızlık, yetersizlik,
kararsızlık krizin temel nedenleridir...
Kimliği gizlemenin, geri adım atmanın, kimliği tartışmaya açmanın kendini
savrulmaya terk etmek olduğunu unutmamak lazım...
Kendilerini bir özne olarak ifadelendirmeyenler, gerçekleştirmeyenler
saygınlık ve değer sahibi olamazlar... "Öteki"leşmekten, "nesne"leşmekten de
kurtulamazlar... Kişi, kendi kalabilme oranında irade sahibi olur... Müslüman,
kimliğinin farkındalığı nisbetinde muktedir olabilirler...
Müslümanın kollektif kimliğinin sosyal ve günlük hayattaki tezahürleri,
"şeair-i İslam" diye bilinen değerlerdir. İslam'ın tanıtıcı özel ve
vazgeçilmez simgeleri, ALLAH'ın kendisine taat vesilesi ve işareti kıldığı
herşey yaşatılmalı ve yüceltilmeli... Ezan, Kur'an, namaz, Kabe, hac, sünnet...
Böyle olması gerekirken, bu gün parolamız, şiarlarımız, sembollerimiz,
simgelerimiz, ritüellerimiz nasıl bir vakıaya işaret ediyor? Nasıl
anılmamızı, nasıl bilinmemizi beraberinde getiriyor?
Kimliksizlik ya da çok kimlilik girdabında özgür ve özgün bir kimlikle var
olabilmeliyiz... Şimdi soralım her alana ve her zamana aynı kimlik mi, yoksa
döneme ve duruma göre ayrı kimlikler mi? Kamusal, kurumsal, bireysel,
toplumsal, siyasal, özel, tüzel kimliklerimiz Müslüman üst kimliği ile
örtüşüyor mu yoksa gömlek değiştirir gibi kimlik mi değiştiriyoruz?
Bu kimlik, mahcubiyet duyacağımız veya uzak kalabileceğimiz bir kimlik
değildir... Olmazsa olmazımızdır... Selman-ı Farisi'nin tesbiti ile:
"Ene ibn'ül İslam - Ben İslam'ın çocuğuyum." Selman'ın bu tesbitine
Rasulullah (sav) şu taltif ile karşılık veriyor:
"Selman bizim Ehli beytimizdendir."
Bir başkası asalet, necabet, şöhret peşinde koşsa da biz var olmamızı
İslam'a borçluyuz. Kimlik mücadelemiz devam edecek... Yeniden bir kimlik
donanınmına, bir kimlik kuşanımına, bir kimlik inşasına ihtiyacımız var...
Kimlikte başlayan yıpranma, yozlaşma, parçalanma, tahrifat karşısında
duyarsız kalmamız kabul edilemez... Yenilenen, bilenen ve direnen bir kimlikle
sorumluluk almak durumundayız...
Stadyumlarda futbola meftun yığınların çığlıkları belki de bir kimlik
arayışının işareti olabilir...
Popstar kuyrukları; televole neslinin şaşkınlık ve sapkınlığı kimlik
ihtiyacının aciliyetini hatırlatmıyor mu?
Özgür ve özgün bir kimlikle insanlar üzerindeki tanıklığımızı ve
örnekliğimizi tamamlamalıyız...
On iki yaşına kadar Kur'an'la arasına set çekilen çocukların durumu, kimlik
krizinin derinliği hakkında gözlerimizi açıyor olsa gerek...
"İmam-Hatip"ler ve "başörtüsü" konusu aynı zamanda İslami kimliğe yönelik
kin ve öfke yüklü bir saldırganlığın boyutlarını gösteriyor...
Bu zulüm ve zulmet çağında muharref ve mülevves bir kimlikle kabul
göremeyeceğimize göre sahih ve salih bir kimlikle var olmalıyız...
Bu kimlikte muvahhid, muttaki, mücahid karakterimiz belirginleşmeli...
Bu kimlik, esenlik yurdunda "rıza" ve "rıdvan"la buluşma vesilemiz
olacaktır...
Krizden kurtuluş yolu:
İman !*
**
*Ramazan  Kayan


 
 
 
 
 


__._,_.___
* Tiyatro, Gezi, Gurme ve Fotograf forumlarini ziyaret ettiniz mi?
http://forum.dostlukgirdabi.com/
* Sevdiklerinize ve dostlariniza eKart g�nderin
http://ekart.dostlukgirdabi.com/
* ePosta adresiniz bounce (geri d�nme) durumuna dustugunuzde ne yapabilirsiniz? Bakiniz http://www.dostlukgirdabi.com/content/view/11/25/

KURALLARIMIZ
1 - Gunde en fazla 3-4 eposta g�nderiniz.
2 - G�ndereceginiz eposta boyutunun 500 Kb'i gecmemesine �zen g�steriniz..   
3 - Virus, truva icerebilen exe vs. uzantili dosya iceren, ahlak kurallarina uymayan ve reklam amacli g�nderiler yayinlanmayacaktir.
4 - G�nderdiginiz epostalarinizda "<<< >>>>" gibi isaretlerin olmamasina �zen g�steriniz, veya okunmasini daha rahat hale getiriniz.
5 - G�nderilen iletilerle ilgili sorumluluk g�nderene aittir. Elestirilerinizi lutfen g�nderene yapiniz.
6 - ePostaniz yayinlanmamissa mutlaka daha �nce yayinlanmistir ya da grup duzenine uygun degildir.

Tesekkurler,
Dostluk Girdabi
http://www.DostlukGirdabi.com
Recent Activity
Visit Your Group
New web site?

Drive traffic now.

Get your business

on Yahoo! search.

Group Charity

GiveWell.net

Identifying the

best non-profits

Y! Messenger

Want a quick chat?

Chat over IM with

group members.

.

__,_._,___

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder