9 Ocak 2010 Cumartesi

[Dostluk Girdabi] - Mevlâna - 4 -

 

Mevlana´dan İnciler
Sermâyesi kanaat olan kişinin; her yaptığı iş, tâ’at olur, ibâdet sayılır. Onun yemesi, içmesi, uyuması, Hakk’ın emrini tutması, yerine getirmesi içindir.
Sakın Hak’tan başkasını dost edinme! Çünkü halkın dostu olmak, halkın gözüne girmek ömürsüzdür, ancak yarım saat sürer.

 


Bir adamın birçok hüner, fen, bilgi sahibi olduğuna bakma! Verdiği sözde duruyor mu?
Vefâsı var mı? Ası ona bak! Hakla ettiği sözleşmeyi yerine getiriyorsa, insanlara verdiği sözde duruyorsa, vefâlıysa onu istediğin kadar öv! Onun iyi vasıflarını bir bir say!
O, senin övgünden, saydığın meziyetlerden daha üstün bir kişidir.

 


Şöhret âfettir; şöhret peşinde koşmak, iyi tanınmak için uğraşmak, insanlığa yakışmaz.
Eğer sen hakikati, aşk incisini arıyorsan, görünüşten kurtulman, deniz dalman, derinliklere inmen gerek! Yoksa şöhret, gösteriş, deniz kıyısına düşen köpüktür.

 


Kötü huy kılavuzun oldukça mutlu olacağım sanma! Sen sabaha kadar gaflet uykusundasın, ömürse kısadır. Korkarım ki, sen bu uykudan uyanınca gündüz olur.

 


Haydi şu benlikten kurtul, herkesle anlaş, herkesle hoş geçin. Sen kendine kaldıkça, bir habbesin, bir zerresin fakat herkesle birleştin, kaynaştın mı, bir ummansın, bir madensin! Bütün insanlarda aynı ruh vardır, ama hepsinde de aynı yağ bulunmaktadır. Dünya da çeşitli diller, çeşitli lügatler var, fakat hepsinin da anlamı birdir, çeşitli kaplara konan sular, kaplar birleşirler, bir su hâlinde akarlar. Tevhidin ne demek olduğunu anlar da, birliğe erersen, gönülden sözü, mânâsız düşünceleri söküp atarsan, can, mânâ gözü açık olanlara haberler gönderir, onlara gerçekleri söyler.

Sende bulunan beş duygu ışığını, gönül nuruyla aydınlat. Duyguları beş vakit namaz gibi bil. Gönlünse yedi âyetten ibâret olan Fatiha Sûresi’ne benzer.
Her sabah göklerden bir ses gelir, gönlünden dünya sevgisini atabilirsen o sesi duyar, hakikat yolunun izini bulur, yol alır gidersin.

 


Gel, gel, daha yakın gel, bu yol vuruculuk ne zamana kadar sürüp gidecek? Madem ki sen, bensin, ben de senim. Artık bu senlik ve benlik nedir?
Biz Hakk’ın nuruyuz, Hakk’ın aynasıyız. Şu halde kendi kendimizle, birbirimizle ne diye çekişip duruyoruz? Bir aydınlık bir aydınlıktan neden böyle kaçıyor?
Biz hepimiz, bütün insanlar, tek bir vücut halinde olgun bir insanın varlığında toplanmış gibiyiz. Fakat neden böyle şaşıyız?
Aynı vücudun birer uzvu olduğumuz halde neden zenginler, yoksulları böyle hor görürler? Aynı vücutta bulunan sağ el, ne diye sol elini hor görür? Her ikisi de madem senin elindir, aynı tende uğurlu ne demek, uğursuz.

 


Mânâların aşk burakı, aklımı da, gönlümü de aldı, götürdü.”Nereye götürdü?” diye den bana sor. Aklımı da, gönlümü de senin bilmediğin o tarafa, ötelere götürdü. Ben öyle bir revâka, öyle bir kemer altına ulaştım ki, orada ne ay gördüm, ne de gök.
Öyle bir dünyaya eriştim ki, orada dünya da, dünyalıktan çıkar, dünyalığını kaybeder.

 


Mutlu olmanın sırrını Peygamber Efendimiz’den öğren de, Allah sana ne verirse ona razı ol. Başına gelen derde, balaya razı olur da, ses çıkarmazsan, o anda hemen sana cennet kapısı açılır. Eğer gam elçisi sana gelirse, tanıdık bir dost gibi karşıla, onu kucakla.
Zaten o sana yabancı değildir, onunla aşinalığın vardır. Sevgiliden gelen cefaya karşı sakın suratını asma, onu neşe ile karşıla, merhaba, hoş geldin de. Onu güler yüzle, tatlı sözle karşıla ki gönül alıcı o eşsiz varlık hoşa gitmeyen çarşafını üstünden atsın da güzelliği ortaya çıksın.

 


Ey benim canım, şu toprak perdesinin ötesinde, gizli bir zevk, gizli bir mutlu yalayış vardır. Her şeyi gizleyen bu örtünün altında, yüzlerce güzel Yusuflar vardır. Bu ten, bu görünen beden ortadan gidince, asıl varlığın olan ruhun kalkar.
Ey sonsuz olan ruh, ey fani olan ten! Bu halin nasıl olduğunu anlamak istersen, her gece kendine bak. Uykuya dalınca tenin ölmüş gibidir. Ruhunsa cennet bahçelerine kanat çırpmaktadır.

 


Pişman olmayı kendine âdet edinirsen boyuna pişman olur durursun! Nihayet bu pişmanlığa da daha ziyade pişman olursun! Ömrünün yarısı perişanlıkla geçer, öbür yarısı da pişmanlıkla heder olur gider! Bu fikri, bu pişmanlığı terk et de, daha iyi bir hâl,
daha iyi bir dost ve daha iyi bir iş ara!
 
Köpeklerin ağzı deydi diye deniz kirlenmez.
 
Şu tenimiz ruhumuzun bir köşküdür. Orası bir tepe, bit yıkık yer değildir. Ruhumuz bizim biricik dostumuz, yârimizdir. O, bize hiçbir zaman yabancı olmaz. Gönül yolu, korkunç bir çölden geçer. Yürekli bir er, Rüstem gibi bir yiğit olmayan oraya nasıl varabilir?
Oraya varacak kişi, bir pehlivan gibi hasmını yere vuran, çeşitli gıdalarla bedenini besleyen, kuvvetli, güçlü kişi değildir. Oraya varacak kişi, nefsini yenen, kendi benliğini yıkıp alt eden, dünya âşığı değil, Allah âşığı olan kişidir. Böyle bir kişinin bedeni mezara girince; mezarın toprağı ile örtülünce, o bedenden tohum nasıl başverir yücelirse, tıpkı onun fini Hak tarafından kabul edilmiş ağacı yükselir, boy atar. Nurlu bir gönül erinden başka, o nura âşık olan kimdir? Aşk mumu, pervanenin gönlünden başka neyi yakar?
 
Gönlü aydın bir kişiye kul olmak, padişahların başına tâc olmaktan iyidir. Gel, gel...
Yine gel.
Kafir, mecusi, putperest olsan da yine gel...
Bizim dergahımız umutsuzluk dergahı değildir.
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel...
Kamil odur ki; koya dünyada bir eser,
Eseri olmayanın, yerinde yeller eser.

Baskalarına imrenme, çok kimseler var ki senin hayatına imreniyorlar.

Gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı.

Herkesin bakmadığı yönden bak dünyaya.
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol,
Başkalarının kusurunu örtmekte gece gibi ol,
Sahavet ve cömertlikte akarsu gibi ol,
Tevazu ve maluliyette toprak gibi ol,
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol,
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol...

Kamil odur ki; koya dünyada bir eser,
Eseri olmayanın, yerinde yeller eser.

Kimin aşka meyli yoksa, o kanatsız bir kuş gibidir; vah ona
Kim benlikten kurtulursa, bütün benlikler onun olur.
Kendisine dost olmadığı için herkese dost kesilir

Çoban uyudu mu kurt emin olur

Cahil kimsenin yanında, kitap gibi sessiz ol.  
Ezel sofrası üzerinde her ne kadar halk kavgadaysa da, yediler ve yerlerse de, sofra yine o sofradır,ondan hiçbir şey eksilmez. O olduğu gibi durur.
Bir kuşu bir dağın üstüne konsa, sonra uçup gitse, dağda bir fazlalık veya bir eksiklik görünür mü?

Mevlandan hikayeler...

Mevlana Hz.leri gece namazında iken ,
Şeytan İnsan Kılığında Gelir,
Hiç istifini bozmayan ve ilgilenmeyen Mevlanaya Seslenir,

-Yaa Mevlana, Otuz Yıldır Dergahına Gelir Giderim , Bir Gün Bile Farketmedin Beni,

Mevlananın Cevabı ise,

- Biz Senin Otuz Yıl Önce İlk Gelişinde Kapıda Ayağının Tökezleyip Düştüğünü bile biliriz,
Biliriz , Lakin Söylemeyiz,
Her Gördüğümüzü Söylersek Bize Deli Derler..

Mevlâna’yı Mevlâna Yapan Tebrizli Şems

Hazreti Mevlânâ

Muhammed Celâleddin-i Rûmî
Kimdi bu adam. Mevlâna’nın hem de cadde ortasında yolunu kesen, sorduğu bir çift suale aldığı cevap karşısında kendisinden geçen, derviş kılıklı, bu esrarengiz ihtiyar kim olabilirdi?

Mevlâna’yı böyle cadde ortasında durduran, attığı okla kendisi vurulan derviş. Tebrizli Muhammed Şemseddin’di. Mevlâna gibi bilgin, temkinli bir sûfi’yi uçsuz bucaksız âşk denizine salıveren, onu pişiren, potasında yakan, kavuran kısacası Mevlâna’yı Mevlâna yapan Tebrizli Şems..

"Gönül ararsam, senin semtinde görürüm,
Can istersem, saçlarının kıvrımlarında bulurum.
Çok susuz kalırda su içersem,
Kâsede yüzünün hayalini görürüm."

- Tebrizli Şems-

Dediklerine göre Azeri Türklerinden Melikdad oğlu Ali adlı birinin oğlu.. Tebriz’de doğmuş, orada büyümüş. Küçük yaşından beri değişik halleri, üstün yaratılışı ile dikkati çekmekte. Daha çocukken babası ile birlikte bir dere kenarına varmışlar. Bir tavuğun altındaki yumurtalardan çıkmış ördek yavruları, dereye dalıp yüze yüze karşı sahile geçtikleri halde, tavuk karada çırpınıp duruyor. Bu manzarayı gören, küçük ve mağrur Şemseddin, babasına şöyle demiş: — Şu hale bak baba!.. Tıpkı, seninle benim aramızdaki hale benziyor. Tavuk karada çırpınıp durduğu halde, yavruları suya dalıp karşıya geçti. Meslekler meşrepler nasıl da ayrıldı, gördün değil mi?

Birçok Mevlevi kaynakları, Şemseddin’i Necmeddin Kübra’nın halifelerinden Baba Kemal’in veya Halvetiye silsilesinden Kudbeddin Ebher’in halifesinin dervişi olarak kaydederler. Halbuki Şems, bizzat “Makalât” adlı eserinde, “Benim, Tebriz’de Ebubekir adlı bir şeyhim vardı. Sepet örer, onunla geçinirdi. Ondan pek çok bilgiler öğrendim. Fakat bende bir şey vardı ki, onu şeyhim göremiyordu. Zaten hiç kimse de görmemişti. İşte onu, Hüdavendigârım Mevlâna gördü..” demekte, ilk şeyhinin (Selebaf-Sepet Ören) Ebubekir olduğunu ifade etmektedir.

Bir süre sonra şeyhini bırakan, Tebriz’den ayrılarak diyar diyar gezen Şems artık, bundan sonra kimseye yâr olmamış, hiçbir şeyhe bağlanamamıştı. Kendine inanmış, kimseyi beğenmeyen bir tavrı vardı. Birisinden bahsedilirse:

— Dün anasının karnından çıkmış, bugün hiçliğini idrâk etmesi gerekirken, Allah’lık taslıyor. Allah mukallidlerinden bıktım, usandım… Bir adam tanıyorum ki, filân şeyhin adını, sanını duyup uzun bir sefere katlanıyor; onu görmeye geliyor. Şeyh ona, niçin geldiğini sorunca, Allah’ı aramak gayesiyle geldiğini söylüyor. Şeyh ona Allah’ın semâlarda hüküm sürmekte ve gemilerini yürütmekte olduğunu söyleyince, biçare yolcu kalkıp gidiyor ve şeyhi daha fazla denemeye lüzum görmüyor, diyor, bu sözlerle kendisini kasdettiği anaşılıyordu. Yine diyordu ki:

— Herkes kendisinden, kendi şeyhinden bahseder, ona nisbet iddia ederek hakikat yolunda kendisine bir bağ kurar. Halbuki bize, bizzat Allah Resulü, mânâ âleminde hırka giydirdi. Bu hırka, öyle iki günde eskiyip yıpranan, yırtılıp çürüyen, külhanlara atılan cinsten değil. Bu hırka, sohbet ve hakikat hırkasıdır. Öyle bir sohbet ve hakikat ki, zaman ve mekânın üstünde.. Ne dünü var, ne bugünü, ne de yarını.. Aşkın, zamanla, mekânla ne işi var..



__._,_.___
* Tiyatro, Gezi, Gurme ve Fotograf forumlarini ziyaret ettiniz mi?
http://forum.dostlukgirdabi.com/
* Sevdiklerinize ve dostlariniza eKart gönderin
http://ekart.dostlukgirdabi.com/
* ePosta adresiniz bounce (geri dönme) durumuna dustugunuzde ne yapabilirsiniz? Bakiniz http://www.dostlukgirdabi.com/content/view/11/25/

KURALLARIMIZ
1 - Gunde en fazla 3-4 eposta gönderiniz.
2 - Göndereceginiz eposta boyutunun 500 Kb'i gecmemesine özen gösteriniz..   
3 - Virus, truva icerebilen exe vs. uzantili dosya iceren, ahlak kurallarina uymayan ve reklam amacli gönderiler yayinlanmayacaktir.
4 - Gönderdiginiz epostalarinizda "<<< >>>>" gibi isaretlerin olmamasina özen gösteriniz, veya okunmasini daha rahat hale getiriniz.
5 - G�nderilen iletilerle ilgili sorumluluk gönderene aittir. Elestirilerinizi lutfen gönderene yapiniz.
6 - ePostaniz yayinlanmamissa mutlaka daha önce yayinlanmistir ya da grup duzenine uygun degildir.

Tesekkurler,
Dostluk Girdabi
http://www.DostlukGirdabi.com
.

__,_._,___

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder